Erişilebilirlik

Salgın Döneminde Mevsimlik İşçiler Nasıl Yaşıyor?


Türkiye’de tarım sektöründe önemli ölçüde kayıt dışı kalan ve çalışma koşulları en sıkıntılı kesimi oluşturan mevsimlik işçiler, Ankara’ya 40 kilometre mesafede dahi, Corona virüsü salgınında sağlıklı koşullardan uzakta hayat mücadelesi veriyor.

Dünya çapında neredeyse 25 milyon kişiyi etkileyen Corona virüsü salgınında Türkiye’deki vaka sayısı da tırmanışta. Türk Tabipleri Birliği (TTB) gibi meslek örgütleri, hastalığa yakalanan ve hayatını kaybeden sağlık çalışanları sayısındaki artışa da dikkat çekerek, verilere güvensizlik duyduklarını ifade ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise, “İyileşen hasta sayımız, yeni hasta sayımızdan daha az” ifadesiyle günlük yeni vaka sayısındaki artışı vurguluyor.

Mart ayından bu yana hastalarla ilgili kişisel bilgi ve deneyimleri paylaşmaktan kaçınan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son günlerde Covid-19’un nasıl zor bir hastalık olduğuna dair insan hikayeleriyle örnekler de vermeye başladı.

Salgın Döneminde Mevsimlik İşçiler Nasıl Yaşıyor?
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:12:02 0:00

Türkiye bir yandan Covid-19 pandemisiyle mücadele ederken, değil herhangi bir salgın için, günlük hayat açısından dahi yeterli hijyen koşullarına sahip olmayan hayatlar söz konusu. VOA Türkçe, Ankara’ya çok yakın mesafede ama başkentteki koşullara fazlasıyla uzakta hayatlarını sürdüren mevsimlik işçilerle görüştü.

VOA Türkçe’nin çadır kentlerini ve tarlalardaki çalışmalarını görüntülediği mevsimlik işçilerden pek çoğu Şanlıurfa, Mardin, Kilis gibi Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelmiş durumda. Aralarında akrabalık ilişkileri de mevcut. Uzun yıllardır Ankara civarındaki tarlalara mevsimlik işçi olarak gelenler olduğu gibi, kendi yaşadığı yerlerde iş bulamadığı için ilk kez gelenler de var.

Turizm sektöründe iş bulamayan da başlık parası için çalışan da var

Ailece mevsimlik işçi olarak çalışanlar, evlerine döndüklerinde kış mevsimini, bugünlerde kazandıkları ile geçiriyor. Pek çoğu hayatlarında herhangi bir birikim sağlayamadan, bu yaz mevsiminde elde ettikleri geliri tüketmiş halde gelecek yaz yeniden tarlalarda çalışıyor.

Örneğin yaşları hayli ilerlemesine rağmen başka geçim kaynakları olmayan Açıl çifti. Yanında eşiyle birlikte tarla çapalarken bir yandan da “başlık parası” için çalıştıklarını anlatan Celal Açıl, evlendirecekleri oğulları için en az 20 milyar lira başlık parası toparlamak zorunda olduklarını söylüyor.

Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinden İlhan Nohut, günlük 70 lira yevmiyeyle çalıştığını söylüyor. Aslında turizm sektöründe iş bulan Nohut, sektör sıkıntıya girince ailesiyle birlikte tarlada çalıştığını anlatıyor.

Siverekli gençlerden Ferhat Gülbakan, çocukluğundan beri Ankara’nın tarlalarında ailesiyle çalışıyor, hal böyle olunca da okulunu bitirmemiş. Gülbakan, “Mecburuz, çalışmazsak açız” demekle yetiniyor.

Siverek’ten arkadaşı Yusuf Kalemli ise daha önce Diyarbakır’da saman işi gibi farklı işlerde çalışmış ve ancak bu Corona virüsü salgınında oralarda iş bulamayınca yolu ilk kez Ankara’nın tarlalarına düşmüş.

Zeynep Türe gibi pek çok kadın ise kimi zaman tarlada çalışıyor ve geri kalan zamanda ise derme çatma çadırlarda çamaşırı, bulaşığı elde yıkayarak bir yandan da “ev işleri” ile mücadele ediyor.

Peki devlet mevsimlik işçiler için neler yapabilir, neler bekliyorlar?

Uzun yıllar önce Şanlıurfa gibi yerlerden Ankara’nın Polatlı ilçesine göç etmiş bazı kişiler ise, kış aylarında yaşamlarını burada depo işçiliği gibi işlerle sürdürürken yaz aylarında akrabalarını, tanıdıklarını buradaki tarlalara mevsimlik işçi olarak getiriyor. Çiftçiler için komisyon karşılığında mevsimlik işçi ayarlayan bu kişiler “çavuş” olarak adlandırılıyor. Bu kişiler, tarlalardan ayrı kalmamak için evlerine gitmediklerinde, günlük yevmiyeleri üzerinden komisyon aldıkları işçilerle çoğu zaman hem aynı koşulları paylaşıyor hem de o koşullarda her yıl değişiklik olmamasından yakınıyor.

Bu kişilerden birisi de Türe ailesi fertlerinden Hekim Türe. Türe, koşulları ve devletten beklentilerini VOA Türkçe ekibine anlattı.

Patron konumundaki çiftçiyle işçi arasında köprü görevi gördüklerini söyleyen Hekim Türe, “Mesela hızlı bir yağmur yağsa burada bir tane bile çadır kalmaz. Çadır yerleşim yeri falan, bu imkanları biz kendimiz sağlıyoruz” diyerek dere yatağı yerine daha sağlıklı diye tepeye kurulmuş çadır kenti işaret ediyor.“Oradaki tarlayı abim icarını (kira ücretini) verdi. Biz kendi imkanlarımızla tuttuk. Devlet olarak bizden kimsenin haberi yok. Biz kendimiz işimizi görüyoruz” diyen Hekim Türe, oysa buralara istenirse çok daha sağlıklı koşullara sahip konteyner, çadır kent kurulması gibi imkanları devletin sağlayabileceğine dikkat çekiyor.

Türe, “Kendi kaderlerine terkedilmiş durumdalar. Normalde bu kadar işçi, kaç tane grup işçi var. Burada büyük bir araziyi istimlak edip orada devlet olarak bir prefabrik evler veya çadır kent kurulması daha mantıklı olur. Ama kimsenin kimseden haberi yok. ‘Tarımsal işçi’ diyorlar ‘değerli buluyoruz’ diyorlar ama başka bir şey yok. Görünürde hiçbir şey yok” diyor.

Yaz başında Şanlıurfa’dan yola çıkıldığında gerekli sağlık muayenesi yapılarak mevsimlik işçilerin Ankara’ya geldiğini kaydeden Hekim Türe, burada ise birkaç kez ateş ölçümü dışında işçi sağlığı bakımından herhangi bir tarama vesaire yapılmadığını belirtiyor.

Kasım’da mevsimlik işçilerin geri döneceğini işaret eden Türe, “Kasım başında kamyonlara, minibüslere yüklenip memlekete gidiyorlar. Yani burada altı ay çalışıyorlar, orada altı ay yatıp yiyorlar geri buraya borçlu geliyorlar. Bizim burada giden işçiler 20 milyar, 30 milyar misal para ile gidiyorlar, oradan yine borçlu geliyorlar. Çoğu zaman biz yol parasını yolluyoruz öyle geliyorlar” sözleriyle ise mevsimlik işçi olmanın kısır döngüsünü anlatıyor.

Çadır kentlerde çocuklar için uzaktan eğitim imkanı sınırlı

Ankara’ya 40 kilometre uzaklıktaki bu çadır kentlerde, ilk ve orta öğretim çağında çok sayıda çocuk var. Çocuklar için ne koşullar sağlıklı ne de uzaktan eğitim imkanı varmış gibi görünüyor.

Örneğin Azize Ertuğrul, Polatlı ilçesindeki Bedriye-Halil Mıhçıoğlu Ortaokulu’nda, arkadaşı Mine Tekin ise Esentepe Ortaokulu’nda öğrenci. Uzaktan eğitim başladığında televizyondan izlemeyi planlıyor her ikisi de. Çanak anten ne kadar iyi çalışırsa ancak o kadar iyi takip edebileceklerini de söylüyorlar.

Akraba çocukları 11 yaşındaki Mehmet Karakaş, 9 yaşındaki Yakup Karakaş ile yine aynı yaştaki Abdülkadir Karakaş ise Şanlıurfa’dan gelmişler. Mehmet’in açık ifadesiyle “okul kalmış.” Uzaktan eğitim başladığında nasıl takip edeceklerini ise pek bilmiyorlar.

Çiftçiler de Corona salgınıyla olumsuz etkilendiklerini söylüyor

Bölgede mevsimlik işçi çalıştırmakta olan çiftçilerden Vahdettin Kömez ise, tarım sektörü olarak Covid-19 salgını nedeniyle, iyi durumda olmadıklarından yakınanlardan birisi.

Ankara’nın tarlalarında şeker pancarı, soğan ekildiğini anlatan Kömez, bu tarım ürünlerinde sulama ve çapa olmazsa sonuç alınamayacağını anlatıyor. Bu nedenle de mevsimlik işçi çalıştırmak zorunda olduklarını işaret eden Kömez, “Bizim çavuşumuz var. Nereden getirdiğine karışmayız. Çavuşumuz getirir. Yarısı Suriyeli yarısı da Urfalı. Çavuşlar topluyor işçiyi, onlardan yüzde alıyor. Bizden çavuşluk parası alıyor” sözleriyle işçilerle arasındaki ilişkiyi özetliyor.

Buğday ektiğini, 600 kilo ürün elde etse ve bunu 1,5 liradan sattığında 900 milyon lira kazandığını ancak masrafı düştüğünde eline taş çatlasa 300 milyon lira kaldığını söyleyen Kömez, bu sene bunu bile kazanamayacağı görüşünde.

“İlk başlarda çiftçiye yasak geldi, ilk yasaklarda çıkamadık dışarıya. Ankara’dan malzeme lazım oldu 4 gün gidip alamadım. Tarla otlandı. Mesela 100 tane yevmiye gidecekse oraya 150 tane gitti” diyen Kömez, “Biz tarım olarak ekonomi olarak bitiğiz. Bittik, tamamen sıfıra düştük. Adana’yı duyuyorum, soğanlar öyle tarlada kalmış. Herhalde bizimkiler de tarlada kalır. Cumhurbaşkanımız sağ olsun bir sene önce terörist ilan etti. Geçen seneden bu seneye de hiç yüzümüze bakmıyor. Soğan para etmiyor. Atıyoruz, derelere, çöplere” diye şikayetlerini anlatıyor.

Salgından ise hiç korkmadığını kaydeden Kömez, “Ecelin korkuya faydası yok. Korku morku yok. Ne maske takıyoruz, ne bir şey yapıyoruz” diye tarlalardaki durumu özetliyor.

Bir başka çiftçi Ali İhsan Danacı da çok dertli olduğunu söyleyenlerden birisi. Bölgede 4 bin dönümlük arazisinde buğday, arpa, şeker pancarı, soğan, kabak, balkabağı, mısır üretmeye çalıştığını anlatan Danacı, bu yıl gecikmeli olarak mevsimlik işçi getirebildiklerini ve verimde mutlaka düşüş olacağını ifade ediyor.

Danacı, elindeki elektrik faturalarını göstererek, “Mazot bu yıl, geçen seneye göre düşük şu anda ama elektrik çok pahalı. Elektrik bu fiyatından bana 180 lira, tam bir aylık değil 20 günlük geldi 180 milyon geldi. Bizim maliyetimiz artacak. Yani bir işçi 500 metre yer çapalıyorsa, 300-250 metreye düşecek. 4-5 bin yevmiye kart yani çalıştıracakken 8 bin yevmiye çalıştıracağım. Burada 3-4 bin fazla yevmiye binecek. Maliyet yani. Yevmiyede burada 85 lira olarak bir kişinin yevmiyesi. Corona’nın tarımda çok büyük bir zararı olacak. Eğer devletimiz imkanlar vermezse sıkıntı olacak” diye konuşuyor.

Danacı, bunun tüketiciye ve marketlerde, manavlarda, pazarda fiyatlara yansıyacağı uyarısında da bulunuyor.

Covid-19 salgını konusunda ise, şu ana değin tarlalarda çalışanlara yönelik sağlık taraması yapılmadığını kaydeden Danacı, “Bizim istediğimiz haftada bir kere muhakkak kontrol etmelerini istiyoruz. Bu kadar kişi bir hastaneye gidemez. Allah göstermesin birden bir bulaşıcı gelse, birden bir karantina altına alınırsa beni batırır” diyor.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Adams soruşturmasında sorgulanacak yeni Türk işadamları var mı? – 30 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG