Erişilebilirlik

Türkiye ve ABD İlişkilerde Yeni Sayfa Açabilecek mi? 


ABD’de başkanlık seçimlerinin nasıl sonuçlanacağı, Amerikan ve dünya kamuoyunda olduğu kadar Türkiye’de de en çok merak uyandıran konular arasında yer alıyor.

Ankara, son yıllarda birçok konuda anlaşmazlığa düştüğü ABD ile Başkan Donald Trump yönetiminde yeni bir sayfa açmayı arzuluyordu.

Aslında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başkan Donald Trump aralarında yakın bir kişisel ilişki geliştirmeyi başardı ancak yönetimler arasındaki ilişkilerde mevcut sorunlar hala devam etti. Hatta birçok gözlemciye göre, ilişkileri tamamen çökmekten kurtaran unsur Erdoğan ve Trump arasındaki yakın kişisel ilişkiydi.

Seçimlerde Demokrat Parti’nin başkan adayı Joe Biden’ın başkan yardımcısı olduğu Barack Obama döneminde de Türkiye ile ilişkiler hızlı bir başlangıca sahne olmuştu. Obama ilk yurtdışı ziyaretlerinden birini Türkiye’ye düzenlemiş ve ilişkiler için “model ortaklık” terimini kullanmıştı. Ancak Obama’nın başkanlığının ilk yıllarında ilişkilerde yaşanan bu bahar havası uzun sürmedi, Suriye krizi ve insan haklarıyla ilgili konular başta olmak üzere iki ülke arasındaki sorunlar devam ettiği gibi yıllar içinde bu sorunlara S-400 krizi, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması, yaptırımlar, Halkbank davası gibi yenileri eklendi.

Biden mı, Trump mı ilişkilerin seyrini değiştirebilir?

Trump ve Biden, iç politikada olduğu kadar dış politika konusunda da birbirinden çok farklı çizgilere sahip. 3 Kasım’dan sonra Başkan Trump’ın bir dört yıl daha Beyaz Saray’da kalıp-kalmayacağı ya da Biden’ın ABD’nin yeni başkanı olup-olmayacağının, ABD’nin dünya genelinde izlediği politikalarda ve dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde de belirleyici etkileri olacağı yorumları yapılıyor.

Trump kazanırsa, iki liderin kişiselleşmiş ilişkisinin baskın olduğu ilişki tarzı devam mı edecek? Yoksa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eleştirilerini gizlemeyen Biden kazanırsa, ilişkilerdeki “tek sağlam halka” da ortadan kalkacak ve sorunlar daha da mı içinden çıkılmaz hale gelecek? Veya tam tersine, uluslararası ittifaklara daha çok önem verdiği gözlenen bir Biden yönetiminde politik gerçekler üstün gelip NATO üyesi Türkiye ile ilişkiler daha mı değer kazanacak? Sorunların çözülmesi hangi başkanla daha kolay olur?

VOA Türkçe, tüm bu soruları Washington’da Türkiye’yi yakından takip eden uzmanlara sordu. Amerikan İlerleme Merkezi (Center for American Progress) uzmanı Max Hoffman ve bağımsız gazeteci-yazar Mark Perry, seçim sonrası dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceği konusundaki değerlendirmelerini paylaştı. Hoffman, “ilişkilerde yeni bir başlangıç zor, sorunlar kökleşmiş durumda, onarılması yıllar sürer” diyerek daha karamsar bir tablo çizerken, Perry ise ilişkilerin geleceği hakkında çok daha iyimser bir çizgi ortaya koydu.

“Erdoğan’ın hesabı şimdilik tuttu ama derin sorunlar devam ediyor”

Hoffman’a göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan son dört yılda ilişkilerdeki sorunların idaresinde Başkan Trump’la kişisel ilişkisine yoğun biçimde yatırım yaptı. Bu bağlamda, ABD’nin ağırlığını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’yle işbirliğine gitmesi, Halkbank davası ve Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alımı nedeniyle ABD yaptırımlarına maruz kalma olasılığı gibi kilit sorunlarda doğrudan Beyaz Saray’a hitap ederek, ABD hükümetinin bürokrat kademelerinde Ankara’ya duyulan tepkiyi bertaraf etmeyi hesap etti.

Hoffman, “Şimdiye kadar bu hesap tuttu, Trump Erdoğan’la telefon görüşmelerinden sonra Suriye’den iki kaotik çekilme açıklaması yaptı ve ABD’nin Türkiye’ye ağır yaptırımlar getirmesini de engelledi. Ancak ikili ilişkilerdeki derin sorunlar hala sürüyor. Trump ve Erdoğan yapısal anlaşmazlıkları sadece geçici olarak rafa kaldırmış oldu. Trump, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması gibi adımları önleyemedi” diye konuştu.

“Olası Biden yönetimi Türkiye’deki insan hakları konularına daha fazla önem verecek”

Max Hoffman, eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın 3 Kasım seçimlerinin galibi olması durumunda Türkiye’deki demokratik “erozyona” ve insan hakları konularına muhtemelen daha fazla eğileceği görüşünü dile getirdi. Hoffman ayrıca, olası bir Biden yönetiminin, Libya ve Doğu Akdeniz’daki ihtilaflarda arabuluculuk etme yönünde daha fazla çaba içine girebileceğini düşünüyor. Ancak Hoffman’a göre, ilişkilerin seyrini etkileyecek esas mesele yine Suriye olacak. “Temel soru, ileriki süreçte ABD’nin Suriye’deki varlığının şekli olacak. Biden muhtemelen ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’ne desteğini sürdürecek ve bu da Türkiye’yi kızdıracak” ifadesini kullandı.

(ARŞİV) Joe Biden ABD Başkan Yardımcısı görevindeyken 31 Mart 2016'da Washington'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmüştü
(ARŞİV) Joe Biden ABD Başkan Yardımcısı görevindeyken 31 Mart 2016'da Washington'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmüştü

Amerikalı uzmana göre, Türkiye’yle ilişkileri etkileyecek bir diğer konu da Biden’ın Rusya’ya karşı izleyeceği politikalar olacak. Hoffman, Ankara’nın bir yandan Rusya’yla birçok cephede anlaşmazlık yaşasa da diğer yandan da birçok bakımdan Moskova’ya bağımlı olduğuna dikkat çekiyor.

“Trump kazanırsa NATO’yla ilgili olası kritik kararları ilişkilerde belirleyici olabilir”

Peki, Trump kazanır ve 4 yıl daha Beyaz Saray koltuğunda oturursa, ilişkilerdeki mevcut gidişat devam mı edecek? Hoffman’a göre, bu sorunun yanıtı “Evet”, ancak Trump’ın özellikle NATO’yla ilgili verebileceği bazı kritik kararlar ilişkiler üzerinde belirleyici olabilir. Hoffman, “Trump kazanırsa, ilişkilerde aşağı-yukarı aynı tabloyu göreceğiz: Liderler arasında kişiselleştirilmiş bir ilişki, insan haklarıyla ilgili bir kaygı duyulmaması ve Beyaz Saray ile ABD hükümetinin diğer birimlerinden gelen karışık sinyaller. Ancak Trump, örneğin NATO’dan çekilme ya da ittifakın 5’inci maddesini çöpe atma gibi durumu karıştıracak önemli kararlar verebilir ve bundan Türkiye çok zarar görebilir. Ankara çok sayıda cephede Rusya’nın baskısına karşı daha da korunmasız hale gelir. F-35 ve diğer savunma sanayi alımları gibi konularda ise baskın oyuncu Kongre, dolayısıyla seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu konularda pek bir değişiklik beklemiyorum” diye konuştu.

Max Hoffman
Max Hoffman

“Yeni bir başlangıç zor”

Eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Aralık ayında New York Times gazetesi editörleriyle bir toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yeni bir yaklaşımı savunması ve muhalefet partilerinin desteklenmesi fikrini dile getirmesi Türkiye’de yoğun tepki almıştı. Peki bu sözleri, Biden’ın başkan olması halinde ABD’nin Türkiye’ye karşı izleyeceği politikalarda köklü bir değişiklik yapacağı anlamına mı geliyor? Yoksa ilişkilerde önce, tıpkı Obama’nın ilk yıllarında olduğu gibi “yeni bir sayfa” açma çabası mı denenecek?

Hoffman’a göre, bu soruların yanıtı büyük oranda Türkiye’nin atacağı adımlara bağlı. “Ankara S-400’ü aktif hale getirecek ve yenilerini satın alacak mı? Türkiye Doğu Akdeniz ya da Libya’daki hak taleplerini güç kullanarak mı ortaya koyacak? Suriye’nin kuzeyinde neler olacak?” sorularını dile getiren Hoffman’a göre, ilişkilerde “yeni başlangıcı” hayata geçirme ihtimaliyse düşük. Hoffman, “Biden ve ekibi, Türkiye’yi ve Erdoğan’ı iyi tanıyor. Obama’nın ilişkilere yaptığı erken yatırımın Gezi Park olayları, Suriye savaşı ve Suriye Demokratik Güçleri’yle ortaklık, darbe girişimi ve S-400 kararından sonra nasıl kötüleştiğini gördüler. Türkiye, Amerika’nın çıkarları doğrultusunda tavizler vermeye hazır görünmüyor dolayısıyla yeni yönetimin de ilişkilere çok derin biçimde yatırım yapmasını muhtemel görmüyorum” dedi.

“İlişkiler temelden bozulmuş durumda ve onarılması yılları alacak”

Amerikan İlerleme Merkezi uzmanı Hoffman, “ABD’de hangi yönetim altında sorunların çözümünün daha kolay olacağı” sorusu üzerine, mevcut tabloda “ilişkilerin temelden bozulmuş bir halde olduğu ve onarılmasının yıllar süreceği, hatta yönetim değişikliğini gerektireceği” değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan’ın ABD’ye derin bir güvensizlik beslediğini ve bir yandan NATO’nun faydalarını görmeye devam ederken diğer yandan da daha bağımsız bir çizgi izlemeyi istediğini ifade eden Hoffman, “Birçok Amerikalı yetkili, Türkiye’yi kritik önemde ancak Erdoğan yönetimi altında güvenilmez ve agresif olarak görüyor. Erdoğan’ın attığı adımlar, ittifakı farklı koşullarda gördüğünün ve bölgesel düzenlemeleri kendi avantajına olacak biçimde yeniden şekillendirmek için istikrarsızlığı arttırmaya istekli olduğunun işaretini veriyor. Bu bakımdan, hangi yönetim gelirse gelsin ilişkileri onarmada zorlanacak ve ikisi de muhtemelen ihtilaflara arabuluculuk etmeye ve yeni ihtilafları önlemeye odaklanacak. Fark şurada olacak; Trump kazanırsa, ilişkiler, iki lider arasında ayrı olarak ve çoğunlukla da gözü kara bir tarzda ilerleyen kişisel ilişki nedeniyle daha da karmaşık hale gelecek” diye konuştu.

Mark Perry: “Ne Türkiye ne de ABD ilişkilerin kötüleşmesini istiyor”

Bağımsız gazeteci-yazar Mark Perry ise ilişkilerin geleceğine dair Hoffman’dan çok daha iyimser bir tablo ortaya koyarak, “Ne Türkiye ne ABD ilişkilerin kötüleşmesini istiyor. Her iki ülke de öne çıkan tüm konularda yaşanan anlaşmazlıkların üstesinden gelmek için çalışacak. Dış politika camiasındaki kilit yetkililerden sürekli şunu duyuyorum: ‘Türkiye’nin NATO’daki rolü, kritik önemde ve ABD, Türkiye’nin rolü nedeniyle anlaşmazlıkları gidermek için elindeki tüm imkanları kullanacak’” diye konuştu.

Bağımsız gazeteci-yazar Mark Perry
Bağımsız gazeteci-yazar Mark Perry

Perry de Trump ve Erdoğan arasındaki kişisel düzeyde yakın ilişkiye dikkati çekerek, Trump’ın yeniden seçilmesi halinde bu durumun değişmesini beklemediğini belirtti.

Bununla birlikte, bir sonraki başkan kim olursa olsun yeni yönetimin dış politikadan çok iç politikaya odaklanacağı görüşünü dile getiren Perry, “ABD’nin Türkiye ile ilişkileri önemli olacak, ama Amerikan politikasının tanımlayıcı bir unsuru olmayacak, Ortadoğu için bile bu durum geçerli” ifadesini kullandı.

“Biden seçilirse ilişkilerde geçmişe sünger çekip geleceğe odaklanmaya çalışacak”

Perry, “Biden seçilirse, bence birçok yeni yönetimin görevlerine başladıklarında yaptığını yapacak: ‘Geçmişe sünger çekeceklerini ve ilişkileri geçmişteki olayların değil geleceğin tanımlayacağını açıklayacaklar’” ifadesini kullandı.

Biden’ın çok İsrail yanlısı bir politikacı olduğunu hatırlatan ve Türkiye-İsrail ilişkilerine kritik önem verdiği görüşünü dile getiren Perry, başkan olması halinde Biden’in Türkiye ile İsrail arasında yıllardır gerilimli bir seyir izleyen ilişkileri iyileştirmek isteyeceğini ve her iki lideri de bir tür uzlaşmaya varmaya çağıracağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İsrail Başbakanı Netanyahu
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İsrail Başbakanı Netanyahu

“Biden ordunun görüşünden çok etkileniyor ve ordu da Türkiye’yi NATO için önemli bir ortak olarak görüyor”

Mary Perry, Biden’ın ayrıca ABD ordusunun duruşundan çok etkilendiğini ve ordunun da Türkiye’yi NATO için önemli bir ortak olarak gördüğünü belirtti. Kürt politikası konusundaki anlaşmazlıklara rağmen ordunun yönetim kademesinin Türkiye’yi savunduğunu ifade eden Perry, “Ordu için en önemli şey şu: Türkiye ABD’nin Avrupa’da ve bölgedeki güvenliği bakımından Kürtler’den çok daha önemli. Ordu yetkilileri arasındaki bu görüş değişmeyecek ve yeni yönetimin düşünce tarzının da kritik bir parçasını oluşturacak” dedi.

“Hangi yönetim gelirse gelsin Türk-Amerikan ilişkilerine önem verecek”

ABD’nin YPG’ye desteğinin de azaldığını ve azalmaya da devam ettiğini belirten Perry, “ABD-Türkiye ilişkilerindeki kırılma, birçoklarının düşündüğü kadar tehlikeli bir düzeyde değil. Her iki taraf açısından da, anlaşmazlıklar somut olmaktan ziyade söylemsel. Bu durum Biden’ın yapmak isteyeceği şeyi hayata geçirmesinde yardımcı olacak, bu da bölgedeki ABD askerlerinin çekilme sürecini tamamlamak. ABD’nin Suriye’deki varlığı devam edebilir ama düşük bir düzeyde kalacak. Hangi yönetim gelirse gelsin gerilimlerin daha da derinleşmesi gibi bir durum olmayacak; Türk-Amerikan ilişkileri gerek Trump gerekse Biden için ABD politikasının en önemli parçalarından biri olmayı sürdürecek” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

XS
SM
MD
LG