Türkiye ile İsrail arasındaki dalgalı ilişkilerde yeniden karşılıklı yüz yüze diplomatik temaslar Ankara’dan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal’ın Kudüs ziyaretiyle başladı.
Türk tarafının yaptığı açıklamalara göre Kalın ve Önal’ın bugün Kudüs’te önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Filistin makamlarıyla temaslarda bulunması planlandı. Yarın ise Kalın ve Önal, İsrail makamlarıyla görüşmelerde bulunacak. İsrail tarafı da, Kalın ve Önal’ın temaslarıyla İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un 9-10 Mart tarihlerinde olması öngörülen Türkiye ziyaretine ilişkin planlama yapılacağını işaret etti. Bu arada 11-13 Mart 2022 tarihlerinde düzenlenecek İkinci Antalya Diplomasi Forumu’na (ADF) İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid de davet edildi. Böylece iki ülke ilişkilerinde üst düzeyde ziyaretler planlamasıyla birlikte karşılıklı büyükelçi atamalarıyla normalleşme adımı atılması bekleniyor.
Türkiye-İsrail ilişkilerinde AKP iktidarı döneminde en önemli sarsıntı, Gazze’ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara Gemisi’ne 31 Mayıs 2010’da uluslararası sularda İsrail’in askeri operasyon düzenlemesi ve bu operasyonda dokuz Türk vatandaşının ölmesiyle yaşanmıştı. Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u geri çektiği gerilimde, İsrail’in kısmen tazminat ödemesi gibi şartları kabul etmesiyle 28 Haziran 2016’da anlaşma imzalandı. Ardından karşılıklı olarak büyükelçiler Aralık 2016’da göreve başladı. İlişkilerdeki son sarsıntı ise, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararının ardından ABD büyükelçiliğini bu kentte açacağı15 Mayıs 2018 tarihi öncesinde Filistinliler’e yönelik başlayan sert askeri müdahale nedeniyle oldu.
Son durumu, Türk Dışişleri, “İsrail ile ikili ilişkiler, bu ülkenin 30 Mart 2018 tarihinde başlayan ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü’ gösterilerine katılan Filistinli sivillere yönelik saldırıları ve orantısız güç kullanımı neticesinde yeniden hassas bir döneme girmiştir. Gösterilerde çok sayıda can kaybı ve yaralanma yaşanmasını takiben, Tel Aviv Büyükelçimiz (Kemal Ökem) 15 Mayıs 2018 tarihinde Bakanlığımız tarafından istişareler için merkeze çağrılmıştır. Türkiye-İsrail ilişkileri söz konusu tarihten bu yana Büyükelçiliklerdeki Geçici Maslahatgüzarlar tarafından yürütülmektedir” ifadeleriyle tanımlıyor. Ökem’in geri çağrıldığı dönemde İsrail de Ankara Büyükelçisi Eithan Naeh’i geri çağırdı. Her iki ülke de Haziran 2018’ten itibaren karşılıklı elçi atamadı.
İsrail’de Cumhurbaşkanlığı’na Isaac Herzog’un seçilmesi sonrasında ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Temmuz 2021’deki tebrik telefonuyla iki ülke arasında telefon diplomasisi başladı. Herzog ise, İstanbul’da casusluk suçlamasıyla gözaltına alınan İsrailli bir çiftin serbest bırakılması sonrasında 18 Kasım 2021’de Erdoğan’ı aradı. Herzog’un annesinin hayatını kaybetmesi üzerine Erdoğan, 13 Ocak’ta başsağlığı için İsrail cumhurbaşkanını yeniden aradı. Herzog ise, son olarak 6 Şubat’ta Covid-19’a yakalanması dolayısıyla Erdoğan’a geçmiş olsun telefonu etti. Şimdi gözler karşılıklı elçi atanması olasılığına çevrildi.
Doğu Akdeniz ve karşılıklı çıkarlar normalleşmeyi tetikledi mi?
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmesinde, “Esasen iki ülkenin normalleşmesine dönük beklentiler, talepler, baskılar her iki ülke karar alıcıları çerçevesinde mevcuttu. Bunun da temelinde uzun zamandır Doğu Akdeniz meselesi ve hem Türkiye hem de İsrail’in iyi ilişkilerden çıkarları olması başlıca nedeniydi” yorumunu yaptı.
Türkiye’nin Filistin meselesindeki tavrı nedeniyle ve Hamas kaynaklı iki ülke ilişkilerinde engeller bulunduğunu kaydeden Orhan, İsrail’in ise şimdi Hamas konusunu Türkiye’yle müzakere masasına ön koşul olarak getirmediği yönünde bilgiler olduğunu işaret etti. Orhan, “Hem Doğu Akdeniz meselesindeki işbirliği fırsatları ve yine bölgesel meselelerde Suriye başta olmak üzere güvenlik konularında ortak çıkarlar olması iki ülkeyi zaten işbirliğine zorluyordu ve son dönemde Türkiye ile İsrail ilişkilerinden bağımsız olarak bölge genelinde bir normalleşme süreci başladı. Bunun dinamikleri söz konusu” dedi.
Donald Trump yönetiminde bölgede çok katı bir kutuplaşma görüldüğünü kaydeden Orhan, “Trump yönetimindeki ABD’nin desteğiyle işte Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Mısır gibi ülkeler, Türkiye – Katar karşısında kabaca ifade edebileceğimiz bir katı ittifak oluştu. ABD’de iktidarın değişmesiyle birlikte Joe Biden’ın Körfez ülkelerine dönük yaklaşımlarındaki değişimin ortaya çıkması, İran ile bu kampın yaşadığı sorunlarda ABD’nin yeteri kadar güvenlik şemsiyesi sunmaması ve tabii o ittifakın kendi içerisinde sorunların baş göstermesi, Libya’da ve Yemen’de işte Suudi Arabistan, BAE ile Mısır gibi aktörlerin kendi aralarında sorunlar yaşamaya başlaması bölgede bir normalleşme sürecini beraberinde getirdi. Önce Katar’ın Körfez ülkeleriyle krizi sona erdi ve bunu takiben Türkiye’nin de BAE ile daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle Mısır ve İsrail ile devam etmesi beklenen bir normalleşme süreci yaşanıyor. Dolayısıyla İsrail ile olan süreci de bölgesel anlamda yaşanan değişimin bir sonucu ve bir parçası olarak değerlendirmek gerekiyor” diye ekledi.
Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin de, VOA Türkçe’ye açıklamasında, “Türkiye bölgesel barış ve istikrarı geliştirmek adına yoğun diplomatik faaliyetlere girişmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan BAE’ye ziyarette bulundu ve Körfez ülkeleriyle yoğun bir diplomasi başlatıldı. Türkiye’nin Karadeniz’de Ukrayna gerginliğinde yatıştırıcı, uzlaştırıcı ve arabulucu çabaları var. Bir taraftan da Kafkaslar’da bir barış ve istikrar havzası oluşturmak istiyor (Ermenistan süreci). Bu çerçevede İsrail ile inişli çıkışlı ilişkileri olsa da Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri iyileştirmeye başladığını görüyoruz.
Bu Türkiye’nin stratejik ve coğrafi dış politikasından kaynaklı bir gelişme olarak yorumlanabilir” diye konuştu.
Bölgesel düzeydeki normalleşme adımlarını vurgulayan Bilgin de, Doğu Akdeniz etkisini de işaret etti. Bilgin, “Doğu Akdeniz bölgesindeki gazı en doğal ve ucuz taşıma rolünün de Türkiye’den geçtiğini görüyoruz. Avrupa’nın da eğilimi bu yönde ön plana çıkıyor son dönemde. Avrupa ülkelerine yönelik enerji arzında Türkiye’nin güvenli rota olması nedeniyle bölgede işbirliği yapılması gerektiği görüşü artık epeyce dillendiriliyor” diye ifade etti.
“Kaybet-kaybet yerine kazan-kazan”
ORSAM uzmanı Oytun Orhan, Türkiye’nin İsrail ile normalleşme sürecine girişmesinde Benjamin Netanyahu’nun ayrılığı faktörünü gündeme getirdi. İsrail’de yeni hükümet işbaşına gelince her iki taraf açısından da ilişkileri rayına sokabilmek açısından bir fırsat görülmüş olabileceğini söyleyen Orhan, “Esasen yeni hükümette de Türkiye ile ilişkiler açısından bakıldığında Netanyahu hükümetinden çok farklı bir bakış açısı yok. Ama ne olursa olsun bir fırsat olarak değerlendirilmiş olabilir. İsrail’de Cumhurbaşkanlığı’na Herzog’un da gelmesiyle Erdoğan’ın kutlama mesajı yayınlaması, taraflar arasında gerçekleşen telefon görüşmeleri bu sürecin önünü açmış gibi gözüküyor. Ama ABD’nin pozisyonundaki değişim, Arap Baharı’ndan bugüne kutuplaşma ve farklı sahalarda vekiller üzerinden yürütülen bir mücadele artık bütün tarafları bir tükenmişlik duygusu içerisine itti. Bir ‘kaybet-kaybet’ ikilemi içerisinde taraflar, bu modeli ‘kazan-kazan’ ilişkisine çevirme yönünde adım atıyorlar. Türkiye ve İsrail ilişkileri de bunun bir parçası. Bundan sonraki adımları elçiler atanmasıyla ivme kazanacaktır diye düşünüyorum. Ondan sonra da esas işbirliği alanı özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarıyla ilgili, bunu talep eden ülkelere bunun arzı konusunda iki ülkenin işbirliği olacaktır diye tahmin ediyorum” yorumunu aktardı.
“Bölgedeki sorunu bölge devletleri çözmeli”
Uluslararası ilişkiler alanında uzman Prof. Dr. Bilgin, “Türkiye, Filistin meselesinde hassas bir ülke, orada da barış sağlanması lazım. İsrail ile Filistinliler arasında her iki taraf için de faydalı olacaktır, bölgeye yansıması da olumlu olacaktır. Ortadoğu bölgesindeki sorunlara baktığımızda kördüğüm olmuş mesele Filistin-İsrail arasındaki sorunlar. Türkiye, İsrail ile olumlu ilişkiler kurarak, uzlaştırıcı adımlar atarak, bu sorunda mesafe alınması sağlanabilir. Bölgedeki sorunu bölgede devletleri çözmelidir yaklaşımıyla hareket edilmesi zamanı gibi yorumlayabiliriz” ifadesini kullandı.
Ayrıca hızlıca elçiler atanması ihtimaliyle ilgili ORSAM uzmanı Orhan ise, “Açıkçası bu kadar kısa vadede böylesi adımın bu denli hızlı bir şekilde atılmasını beklemiyorum ama olabilir. Adım adım gerçekleşecektir. İlk olarak Cumhurbaşkanlığı seviyesinde karşılıklı iyi niyet gösterisi söz konusu. Muhtemelen İsrail Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyareti sonrasında bu konuda adımın atılması daha hızlı olacaktır diye düşünüyorum” dedi.