Washington’daki Demokrasileri Savunma Vakfı (Foundation for Defense of Democracies) adlı düşünce kuruluşunda düzenlenen panelde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bundan sonra atabileceği adımlara ilişkin senaryolar tartışıldı.
Panelde söz alan Türkiye uzmanları, Erdoğan’ın gündemindeki bir numaralı maddenin başkanlık sistemi olduğu ve tüm adımlarını da buna göre şekillendirdiği görüşünü dile getirdi.
Uzmanlar, Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki ana sorun olarak Davutoğlu’nun başkanlık sistemine Erdoğan kadar öncelik vermemesini görüyor.
Ortadoğu Enstitüsü’nde Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin kurucu direktörü Gönül Tol, Erdoğan’ın Davutoğlu’nu gözden çıkarmasının nedenlerine ilişkin şunları söyledi:
“Erdoğan’ın karar alırken birilerine danıştığı çok nadir. Danışmanlarının kişiliklerine baktığınızda hepsi “evet efendim”ci. Bence Davutoğlu kendisine bağımsız bir alan açmak istedi, özellikle de dış politikada, ana sorunlardan biri buydu. Erdoğan’ın tam desteğini almadan AB ile mülteci anlaşmasını imzaladı. Erdoğan’dan sadece birkaç hafta sonra Obama ile görüşmek istedi. Kürt sorununa daha yumuşak bir yaklaşıma sahipti. İkilinin aynı fikirde olmadığı başka daha birçok konu vardı ve bunlar giderek büyük bir sorun haline geldi. Erdoğan’ın kendisine ait bir gündemi var ve gündeminde şu anda birinci konu başkanlık sistemi arzusu. Attığı her adımı, ülkenin tüm politikasını bu arzusuna göre şekillendiriyor. Bence Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki en büyük mesele, Davutoğlu’nun başkanlık sistemini hiçbir zaman öncelikli konu olarak görmemesiydi.”
Şu anda Demokrasileri Savunma Vakfı’nda görev yapan eski CHP milletvekili Aykan Erdemir de, Davutoğlu’nun aslında Erdoğan’la yüzde 90 oranında uyumlu olduğunu ancak Erdoğan’ın yüzde 100’ün altını kabul etmediğini belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece AK Parti’deki kararlar üzerinde söz sahibi olmakla kalmadığını şimdi MHP’yi de kontrol ettiğini savunan Erdemir şunları kaydetti:
“Bahçeli şu anda kendisini çok korunmasız hissediyor ve bu korunmasızlık hissiyatı arttıkça da Erdoğan’a daha fazla yaklaşıyor. Çünkü Bahçeli’nin koltuğuna tutunmasını sağlayan unsur nihayetinde Erdoğan’ın gizli desteği. Yani bugün görüyoruz ki Erdoğan sadece AK Parti içerisinde kararları vermekle kalmıyor MHP’yi bile kontrol ediyor, çünkü Bahçeli giderse bu oyundaki en yakın müttefikini kaybedeceğinden çok korkuyor. Öyle görünüyor ki Bahçeli oyunu Erdoğan’ın istediği şekilde oynuyor ve bu bence, Erdoğan’ın Türk politikasını şekillendirmek söz konusu olduğunda hiçbir sınır tanımadığını göstermesi bakımından çok tedirgin edici bir durum.”
Uzmanlar, Davutoğlu’nun gidişinin Türkiye’nin dış politikasında ciddi bir değişikliğe yol açacağını da düşünmüyor.
Türk-Amerikan ilişkilerinde son dönemde Suriye ve PYD kaynaklı bazı gerilimlerin devam ettiği bir sırada Türkiye’de başbakan değişimin Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrini nasıl etkileyeceği de merak edilen konulardan.
Amerikan İlerleme Merkezi adlı düşünce kuruluşunda Türkiye uzmanı Alan Makovsky’ye göre ilişkilerdeki durum pek iç açıcı değil. Makovsky, şöyle konuştu:
“Erdoğan’a çok fazla öfke var. Bu öfke, 2013 yılının Mayıs ayındaki Gezi olaylarının başlangıcına kadar uzanıyor. İlişkiler o dönemden bu yana daha da kötüye gitti. Erdoğan buraya geldiğinde Obama Türkiye’deki basın özgürlüğü kısıtlamalarını eleştirdi. İki ülke arasında Suriye konusunda uzun süredir devam eden derin anlaşmazlıklar var. Erdoğan hala bir numaralı hedefin IŞİD değil Esat olması gerektiğini düşünüyor. Amerika’nın PYD ile olan işbirliğinden aşırı derecede rahatsız. Amerikan tarafında da, insan haklarının yanı sıra, kamuoyu önünde açıkça dillendirmeseler de, Türkiye’nin cihat yanlılarının Suriye sınırından geçişlerini yeteri kadar önlemediği ve sınırı kontrol etmede hala yeteri kadar çaba göstermediği yönünde derin şüpheler var. Amerika, Türkiye’nin Suriye’de Ceyşül Fetih gibi bazı köktendinci grupları desteklemesinden de hoşnut değil. Bundan sonraki dönemde bu sorunları çözmek çok zor olacak ama yapılması gereken işlerden biri PYD’nin Suriye’de ne kadar ilerlemesine izin verileceği noktasında Türkiye ile Amerika arasında bir anlayış birliğinin sağlanması. Bu çok kolay değil ama en azından belki belirli genel sınırlar üzerinde mutabakat sağlayabiliriz.”
Uzmanlara göre, Erdoğan’ın önünde şimdi iki seçenek var. Ya erken seçime giderek başkanlık sistemi için parlamentoda anayasayı tek başına değiştirebilecek sayıda sandalyeyi kazanmak ya da MHP’nin desteğini almak.
Eski milletvekili Aykan Erdemir’e göre, felaket senaryosu sadece AK Parti ve CHP’den oluşan ve AK Parti’nin süper çoğunluğu elinde bulundurduğu, tüm kararları Erdoğan’ın belirlediği bir meclisin ortaya çıkması. Erdemir, bunun hem Türkiye hem de bölge için feci sonuçları olacağını savundu.