Erişilebilirlik

Yeni milli eğitim müfredatı ne tür değişiklikler içeriyor?


Yeni müfredat Milli Eğitim Bakanı tarafından onaylanarak, yürürlüğe girdi.
Yeni müfredat Milli Eğitim Bakanı tarafından onaylanarak, yürürlüğe girdi.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 22 yıllık iktidarındaki dördüncü kapsamlı müfredat değişikliği önceki gün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı verilen yeni müfredat toplam 3 bin 234 sayfa uzunluğundaki 27 metinden oluşuyor. Bu metinlerden 26’sı okul öncesi eğitim ile ilk ve orta öğretimdeki derslerin programlarını, bir tanesi okul öncesi eğitimi kapsıyor.

Müfredatta bunlar dışında modelin perspektifini, genel amaçlarını ve öğretim programlarının birbiriyle ilişkilerini düzenleyen “Öğretim Programlar Ortak Metni” var.

Yeni müfredat çalışmasında en uzun metin 354 sayfayla, “Okul Öncesi Eğitim” olurken yalnızca dördüncü sınıfta okutulan “İnsan Hakları Demokrasi ve Vatandaşlık” dersinin eğitim programı 30 sayfadan oluşuyor.

Yeni müfredat hakkında yaklaşık 67 binden fazla görüş ve öneri geldi

Daha önceki uygulamaların aksine yeni müfredat, pilot bölge uygulaması olmadan 1, 5 ve 9. sınıflardan başlamak üzere kademeli olarak devreye sokulacak.

Bakanlık, öğrenmede derinleşme sağlanması için eski müfredatta yüzde 35 seyreltmeye gidildiğini duyurdu.

Yeni müfredat program taslağı 26 Nisan’da askıya çıktı ve kamuoyunun görüşüne sunuldu.

Bakanlık, iki haftalık askı süresinde 38 bin 865’i öğretmenlerden, 28 bin 419’u ise sivil toplum kuruluşları, eğitim platformları ve diğer paydaşlardan olmak üzere 67 bin 284 görüş ve öneri içeren geri bildirim aldığını açıkladı.

Din dersleri yeni müfredatta önemli ağırlık noktaları arasında

Türk eğitim sistemi hakkında uzun zamandır iki büyük tartışma bulunuyor.

Bunlardan biri 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen alanlarındaki bilişsel becerilerinin hangi düzeyde olduğunu ortaya koyan PİSA testi (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) sonuçlarının yetersizliği, diğeri ise son yıllarda müfredata konan derslerde eğitim öğretimde laiklik prensibinin gözetilmediği.

12 Eylül darbesinin ardından 1982’de getirilenDin Kültürü ve Ahlak Bilgisi, dördüncü sınıftan lise son sınıfa kadar zorunlu ders olarak müfredatta yer alıyordu.

2012’de yeni din dersleri müfredata alındı. Kabul edilen müfredatta da dördüncü sınıftan on ikinci sınıfa kadar okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dışında, beşinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı dersi varlığını koruyor. Dokuzuncu sınıf müfredatında ise Temel Dini Bilgiler adlı bir ders daha var.

Prof. Okçabol: “Değer odaklı yaklaşımdan kasıt evrensel değerler değil, milli ve manevi değerler”

Eski Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Rıfat Okçabol, AK Parti iktidarının uzun zamandır daha dindar nesiller yaratmak için eğitim sisteminde değişiklikler yaptığını, bu son müfredat değişikliğinin de bu yolda yeni bir adım olduğu görüşünde.

VOA Türkçe’nin konuştuğu Profesör Okçabol, “Bu iktidar iş başına geldiğinden beri yönetmeliği defalarca değiştirdi. Önce imam hatipleri açtılar. Baktılar olmuyor, istedikleri ‘dindar ve kindar nesli’ inşa edemiyorlar, şimdi diğer okulları da imam hatipleştirmeye çalışıyorlar. Seçmeli olarak verilen din dersleri zorunlu seçmeli haline geldi. Matematik dersinin, İngilizce dersinin saatleri azalıyor. Din ile alakalı derslerin saatleri arttırılıyor. ‘Değer odaklı yaklaşım’ deniyor ama elbette evrensel değerler değil, milli ve manevi değerler. Bu haliyle müfredat toplumu geleceğe hazırlamaktan uzak. Üç sene önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Taliban’ın din anlayışıyla bizimki arasında fark yok’ demişti. Bu niyette devam ediyorlar” dedi.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli insanın “fıtri” özelliklerini geliştirmeyi hedefliyor

Yeni müfredatta “yetkin ve erdemli insan” tarifi ayrıntılı olarak yapılıyor.

Bu insanın ahlaklı, bilge, cesaretli, iradeli, sorgulayıcı, estetik, üretken vatansever olması gerektiği vurgulanırken yiğit ve mert, manevi sağlığını koruyan, merhametli, zarif, eleştirel düşünen, azimli, sabırlı, yaratıcı gibi özelliklerin de altı çiziliyor.

Öğretim Programları Ortak Metni’nde, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin insanın fıtri özelliklerini koruma ve geliştirmeyi, karakterini olgunlaştırmayı hedeflediği de belirtiliyor.

Dinçer: “Evrim, devrim müfredatta yok; vatandaşlık bilgisi müfredatından kadın erkek eşitliğini çıkarmışlar”

2000-2008 yılları arasında Eğitim-Sen genel başkanlığını üstlenen eğitimci Alaaddin Dinçer de, müfredata rengini veren anlayış siyasal İslam olsa da, laik bilimsel eğitimden kopuşun söz konusu olmadığı görüşünde.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Dinçer, “AK Parti uzun yıllar din eğitimi ile bilimi birarada götürmeye çalıştı. Son dönemde Cumhurbaşkanı’nın baskılamasıyla din eğitimi biraz daha ağırlık oluşturmaya başladı. Ancak ‘Yandık bittik Kemalizm yok oldu, cumhuriyetten laiklikten kopuluyor’ denemez. Evet bir seyreltme, ayıklama var ama o yoğunlukta değil. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ortadayken bir de zorunlu seçmeli din derslerini de katarak, bütün çocuklara din eğitimini dayatmak anayasaya aykırılık içeriyor. Ama bunda ısrar ediliyor. Bütün mesele değerler. Ama hangi değerler? Evrim, devrim müfredatta yok. Bırakın toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsetmeyi dördüncü sınıftaki vatandaşlık bilgisi müfredatından kadın erkek eşitliğini çıkarmışlar” diye konuştu.

ERG: “Evrim teorisi anlaşılmayınca birçok bilim eksik kalır”

Yeni müfredat onaylanmadan önce en kapsamlı değerlendirmelerden birini 2003 yılında eski Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Üstün Ergüder’in liderliğinde kurulan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) adlı sivil toplum kuruluşu yapmıştı.

ERG, Buket Sönmez’in direktörlüğünde hazırladığı, 29 sayfalık raporunda çeşitli saptamalarda bulunuyor.

Raporun programlar içeriği bölümünde, “Tedavülde olmayan maarif kelimesinin geri getirilmiş olması dünyayla bütünleşmeden ziyade içe dönük bir medeniyet yaratma riski taşıyor. Daha önceki programlarda yer alan insan haklarına ve hukukun bağlayıcılığına ilişkin vurgular, taslak programın özel amaçlarında yer almıyor. Programda evrensel değerler, haklar ve ilkelerden uzaklaşılması, eğitim sisteminin tümünde çocuk hakları, çeşitlilik ve kapsayıcılığın alanını daraltır. Ders sayısı ve süresi değişmeden ders içeriklerinde sadeleştirme yapılması öğrenmeyi zorlaştırabilir, akademik eksikliğe neden olabilir. Fen bilimleri dersinin temel amacı bilimsel okuryazarlıktır. Evrim teorisi anlaşılmayınca birçok bilim eksik kalır. Hedef, bilimin temel gerçeklerini bilen ve kullanan, analitik düşünen, farklı görüşlere saygılı, dolayısıyla demokratik tutuma sahip bireyler yetiştirmek olmalıdır” deniyor.

ERG’den Kesbiç: “Yeni müfredatta siyasal sürecin yansımasını görebiliyoruz”

ERG raporunun yazarlarından Kayıhan Nedim Kesbiç, yeni müfredatın geri bildirim süresinin yetersiz, üretim sürecinin kapsayıcılığının belirsiz olduğunu söylüyor.

VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Kesbiç, “Müfredata ilişkin dokümanlar uzun ama geri bildirim süresi kısa. Üstelik bu kadar değişiklik yaparken ‘eski sistemde şu çalışmadı, şu taraflar sorunluydu bu şekilde güncelledik’ denmeliydi. Çok fazla öğretmen ve akademisyen katılmış. Ama kim bunlar? Kapsayıcılık meselesi özellikle eğitimde çok önemli. Birçok farklı sesin duyulması lazım. Müfredatta ahlaki göndermeler ve millilik çok yüksek. Bunlar hayat bilgisi ve matematik derslerine bile yansıyor. Din dersi havuzunda ders seçimi zorunlu hale geldi. Bu da, o alandaki derslerin yoğunlaşmasına neden oluyor. Aile bütünlüğü değeri çok fazla vurgulanıyor. 2017’de de benzer şekildeydi. Aile içi görevlerin kadın ve erkeğin yapacağı işler, belli toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştiriyor. ‘İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi’ dersinde hak ve özgürlüklerden ziyade görev ve sorumluluk vurgusu ile özgürlüğün neden sınırlanması gerektiğine atıf dikkat çekici. Burada siyasal sürecin yansımasını görebiliyoruz” dedi.

“Türkiye’nin PISA testinde yaşadığı sorun sosyoekonomik”

Yeni müfredatla PİSA testi arasında doğrusal bir ilişki olmadığını düşünen ERG araştırmacısı, Türkiye’deki temel sorunun sosyoekonomik farklılıklar olduğu kanaatinde.

Kayıhan Nedim Kesbiç, “Türkiye son PISA testlerinde bir önceki yıla göre daha başarılıydı. Türkiye’nin sorunu okullar arasındaki başarı farkı. Şişli merkezdeki bir okul ile daha çeperde kalan sosyoekonomik düzeyi daha düşük bir mahalledeki okulun arasında ciddi bir fark oluşuyor. Ailelerin destekleri de şüphesiz değişkenlik gösteriyor. Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında çocuk oranının yüzde 45 olduğunu ve okullarda ücretsiz yemek olmadığını da hatırlatmak gerek” ifadelerini kullandı.

Tüm uzmanlar ders kitaplarını gördükten sonra müfredatın etkilerinin daha net bir şekilde ortaya çıkacağına işaret ediyor.

Forum

XS
SM
MD
LG