Erişilebilirlik

2010'da Küresel Ekonomi Ciddi Bir Sınavdan Geçti


2010'da Küresel Ekonomi Ciddi Bir Sınavdan Geçti
2010'da Küresel Ekonomi Ciddi Bir Sınavdan Geçti

Küresel ekonomik gerilemenin etkisi yavaş da olsa geçmeye başlasa da iktisatçılar, tüm dünyanın krizin çalkantılarını hissetmeye devam ettiği görüşünde. İşsizlik oranının hala yüksek olması, Avrupa’daki borç krizi ve ekonomik düzelmedeki istikrarsızlık, krizin olumsuz etkilerinin hüküm sürdüğünün belirtileri. Amerika’nın Sesi ekonomi yazarlarından Mil Arcega, dünya ekonomisine 2010 yılına damga vuran gelişmeleri derledi.

Dünya ekonomisi, 2010 yılını, bu neslin yaşadığı en derin küresel ekonomik krizin üstesinden gelmeye çalışarak geçirdi. Krizden iki yıl sonra ekonomi hala kırılgan, iyileşme de istikrarsız. Dünya Bankası’ndan iktisatçı Hans Timmer ekonominin gelişmekte olan ülkeler sayesinde düzeleceğini söylüyor: "Bu yılın en önemli ekonomik büyümesini özellikle Uzakdoğu ve Güney Asya’daki gelişmekte olan ülkeler gösterdi. Latin Amerika ekonomileri de önemli ölçüde büyüdü.”

Ancak Çin, Hindistan ve Brezilya’daki hızlı ekonomik büyüme, artan dengesizliğin de bir göstergesi. Yıl ortasında Amerika’daki yüksek işsizlik oranı ve 16 üyeli Euro bölgesinde bazı ülkelerin iflasın eşiğine gelmesi ekonomik iyileşmenin kolay olmayacağının işaretiydi.

Uri Dadush, Carnegie Uluslararası Ekonomi Programı Başkanı ve şu değerlendirmeyi yapıyor: "2010 yılında ekonomideki en önemli gelişme, oldukça hızlı seyreden iyileşme süreci oldu. Ancak Avrupa’daki borç krizinin gündeme oturmasıyla kaygılar arttı. Borç krizi 2011 yılında küresel ekonomiyi tehdit eden başlıca unsur olmaya devam edecek.”

Yunanistan’da halk ülkeyi iflastan kurtarmak için hazırlanan paketin ön şartı olan kemer sıkma politikalarını şiddetle protesto etti. Yatırımcıların Euro’ya güveni sarsıldı. Dolar da zayıfladı.

G-20 liderlerinin kritik zirve toplantısından önce Amerika Merkez Bankası 600 milyar dolarlık devlet tahvili satın alacağını açıkladı. Amaç, faiz oranlarını düşürmek ve ekonomiyi güçlendirmekti. Ancak G-20 liderleri Amerika’yı, ihracatı ucuzlaştırmak için küresel piyasalara dolar pompalamakla suçladı.

Brookings Enstitüsü uzmanı Domenico Lombardi Merkez Bankası’nın planının korumacı duyguları körüklediğini ve Amerika’nın elini zayıflattığını söylüyor: "Merkez Bankası’nın zamanlaması ne yazık ki kötüydü. G-20 zirvesinin işbirliği havası içinde geçmesi fırsatını tehlikeye attı çünkü gelişmekte olan ülkeler plana tepki gösterdi.”

Daha önceki toplantılardaki acil havanın aksine bu zirvede G-20 liderleri para birimi manipülasyonuna karşı sadece prensipte anlaşabildi. G-20’nin ortak payda bulma başarısını gösterememesi Avrupa’da çıkan daha büyük bir krizin gölgesinde kaldı. Bankacılık sektöründeki sıkıntılar ve borç krizi nedeniyle İrlanda, Euro bölgesinde acil yardım başvurusunda bulunan ikinci ülke oldu.

American Enterprise Enstitüsü uzmanı Desmond Lachman’a göre, yüksek borcu olan öteki ülkelerin de iflasın eşiğine gelmesi mümkün. Lachman şöyle konuşuyor: "Kriz yaşayacak bir sonraki ülke Portekiz olacak. Daha sonra da İspanya çözülecek.”

Avrupa Birliği’nin en büyük sorunu İspanya. Birçoklarına göre, Avrupa’nın üçüncü en büyük ekonomisi olan İspanya iflas edemeyecek kadar büyük. Desmond Lachman şunları söylüyor: "Bence Portekiz, İspanya, İrlanda gibi ülkeler Euro’nun zorluklarına katlanabilecek güçte değil.”

Dünya Bankası’ndan Hans Timmer, Euro’nun sonu geldiğine ilişkin söylentileri abartılı buluyor ve şöyle konuşuyor: "Desmond Lachman Avrupalı siyasetçilerin Euro’ya bağlı kalmak ve ortak para birimini savunmak için herşeyi yapma kararlılığını küçümsüyor.”

Ekonomistlere göre istikrarlı bir Avrupa, küresel ekonominin iyileşmesinde kilit rol oynuyor. Domenico Lombardi bunun özellikle Avrupa’dan gelen bağışların bazı ülke bütçelerinin büyük bölümünü oluşturduğu Afrika’da geçerli olduğunu söylüyor: "Avrupa ekonomisinin düzelmesinden en çok Afrika yarar sağlar.”

Küresel ekonominin içiçe geçmiş ilişkilerden oluşmasına ek olarak uzmanlar gelişmekte olan bazı ülkelerdeki hızlı büyümenin devam etmesinin, Batı’daki dengeli büyümeye bağlı olduğu görüşünde. Dünya Bankası uzmanı Hans Timmer şu yorumda bulunuyor: "Amerika’da işsizliğin yapısal hale gelmesi sorunun önemli bir parçası. Bazı sektörler ekonomik büyümede patlama yaşandığı yıllarda sürdürülmesi imkansız şekilde gelişti. Şimdiyse yeni sektörlerde istihdam yaratmak gerekiyor.”

2011 yaklaşırken Amerika’da geç de olsa tüketici güveninin artması, yeni bir krizin başlaması olasılığını azaltacak bir gelişme sayılıyor. Ancak en iyimser uzmanların bile 2011 yılında küresel ekonomiden beklentisi, hızla artan borçlar karşısında çok yavaş ancak istikrarlı bir büyüme.

XS
SM
MD
LG