Beyaz Saray, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması sebebiyle Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası'nın (CAATSA) 231’inci maddesi kapsamında getirilen yaptırımlardan bazılarını uygulama kararını hafta başında açıkladı. Yaptırımlar Türkiye’nin mali kurumlarını değil, savunma sektörünü hedef aldı. Yaptırımların içeriğini, zamanlamasını ve bundan sonra Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyeceğini, Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Program Direktörü Soner Çağaptay, VOA Türkçe’ye yorumladı.
CAATSA yaptırımlarının uygulamaya konulması, ABD’nin Savunma Bütçesi Yasası’na (NDAA) eklenen ve yaptırımlardan en az beşinin, NDAA’nın yasalaşmasından sonraki 30 gün içinde uygulamaya konulmasını öngören maddeyle Beyaz Saray’ın önceliği haline geldi.
Başkan Trump, bu yasayı, “sosyal medya şirketlerine kullanıcı içeriğinden sorumlu tutulmama güvencesi sağlayan” başka bir yasayı iptal edecek hükmü taşımadığı için veto edeceğini açıkladı. Ancak bütçe yasa tasarısı hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’dan Trump’ın veto tehdidini aşacak bir destekle, üçte iki oy çoğunluğuyla geçti. Bunun üzerine Dışişleri ve Maliye Bakanlıkları, Beyaz Saray’a tanınan 30 günlük sürenin dolmasını beklemeden yaptırımları açıkladı.
Soner Çağaptay, ABD’de başkanlığı sona ererken Trump yönetiminin bu adımı neden bekletmeden hemen attığını, ABD Kongresi’nde Türkiye’ye duyulan kızgınlıkla açıkladı.
“ABD Kongresi’nde Türkiye’ye karşı büyük bir kızgınlık var, pek çok sebepten dolayı. İçteki demokratik meseleler, S-400 alımı ve başka pek çok konuda’’ diyen Çağaptay, Kongre’nin bu nedenle Savunma Bakanlığı'nın bütçesini geçirirken içine Türkiye’ye CAATSA kapsamındaki yaptırımların uygulanmasını da isteyen bir kanun maddesi eklediğini belirtti. Çağaptay, “Kongre’nin istediği yaptırımlar o kadar sert olacaktı ki bunlardan imtina etmek için Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı --ki bu iki kurumun da Türkiye'ye karşı tavrı Savunma Bakanlığı'ndan biraz farklı -- daha yumuşak yaptırımlar içeren bir paketi gündeme koydu. Yani şöyle söyleyebiliriz amiyane bir tabirle, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı, Kongre’nin gazını aldı’’ dedi.
Dışişleri Bakanı Pompeo’nun yaptırımlardaki rolü
Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamındaki yaptırımları açıklayan isim Başkan Donald Trump değil Dışişleri Bakanı Mike Pompeo oldu. Pompeo, 17 Kasım’da da Türkiye’yi ziyaret etmiş ancak hiçbir Türk yetkili ile görüşmemişti. Soner Çağaptay da bu yaptırımların içeriği ve zamanlamasında, siyasi geleceğini planlayan Mike Pompeo’nun ağırlığı olduğu görüşünde.
Pompeo’nun artık Dışişleri Bakanı değil, 2024 Amerikan başkanlık yarışı adayı Pompeo olarak ortaya çıktığını ve ‘Pompeo doktrini’ adlı bir doktrin ihdas etmek istediğini belirten Washington uzmanı, ‘’Nedir o? Rusya, Çin ve Müslümanlar’a karşı sertlik içeren dış politika. İşte bunun işaretini vermek için giderayak hem Türkiye'ye yönelik son dönemdeki eleştirilerini hem de bu yaptırım paketini onun (Pompeo’nun) daha çok sertleştirmek için çabada bulunduğu yönündeki duyumları bir araya kattığımızda şunu söyleyebiliriz: Bu ‘Dışişleri Bakanlığı-Beyaz Saray'ın bir tarafta, Kongre-Savunma Bakanlığı’nın diğer tarafta olduğu yaptırımları ne kadar sert gündeme getirelim?’ tartışmasında Pompeo herhalde Kongre ve Savunma Bakanlığı'na biraz daha yakındı’’ diye konuştu.
“Yumuşak yaptırım isteyen kanat kazandı’’
Çağaptay, aslında yaptırım paketinin geçen hafta sonu açıklanmasının beklendiğini ancak Amerikan bürokrasisi içinde yaptırımların ağırlığı konusunda bir tartışma sonucu gecikme yaşanmış olabileceği yorumunda bulundu.
Soner Çağaptay’a göre yaptırımlar Türkiye’nin arzu ettiği kadar hafif olmasa da, nihai aşamada, yumuşak yaptırım isteyen kanat kazandı. Bankaların, mali kurumların hedef alınmamış olmasının olumlu olduğunu söyleyen Washington Enstitüsü uzmanı, ‘’Ekonominin gidişatının çok iyi olmadığını düşünürsek, eğer bankalar hedef alınmış olsaydı, Türkiye ekonomisi dumura uğrayabilirdi’’ dedi.
Yaptırımlarda hedef mali kurumlar değil Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) oldu. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Maliye Bakanlığı ile istişare ederek belirlediği beş yaptırım arasında, SSB’ye mal ve teknoloji transferi için ihracat lisansı verilmesi yasağı, ABD mali kurumları tarafından kredi verilmesi yasağı, ABD İhracat-İthalat Bankası desteğinin yasaklanması, kuruma yarar sağlayacak kredilere karşı çıkma zorunluluğu gibi önemli maddeler yer alıyordu. Peki, Türkiye’nin savunma projelerinin geliştirilmesinden sorumlu en üst düzey kurumuna bu yaptırımlar ağır değil mi?
“ABD biraz da kendi çıkarlarını düşündü’’
Soner Çağaptay bu soruya ikincil yaptırımların olmamasına dikkat çekerek yanıt verdi. Çağaptay, ‘’Ağır tabi ki ama şu açıdan ağır değil belki de. Savunma Sanayi müsteşarlığının ya da başkanlığının ABD ile yaptığı ya da ileride yapacağı alım-satım işlerine ambargo konuluyor fakat o başkanlığın başka ülkelerle yapacağı alım-satım işlemlerini ambargo konmuyor, bu çok önemli. Demek ki Türkiye'nin ihdas etmeye çalıştığı savunma sanayisinin aslında devamlılığı konusunda bir sıkıntı yok. Türkiye, Ukrayna ve Azerbaycan gibi pek çok ülkeye silah satıyor. Bunlara yönelik bir yaptırım yok’’ dedi.
Bu açıdan ABD’nin biraz da kendi çıkarlarını düşündüğünü belirten Çağaptay, ‘’Çünkü aslında Türkiye’nin Ukrayna’yla Azerbaycan'la yaptığı, içinde bulunduğu askeri ve siyasi işleri destekliyor Washington. Bu ilişkileri zayıflatmak istemedi. Dolayısıyla eğer Savunma Sanayi Başkanlığı’nın dünyada yaptığı bütün satışlara ve alımlara ambargo gelseydi gerçekten orta-sert, hatta sert bir paket olacaktı diyebiliriz. Ancak müsteşarlığın ABD ile olan ilişkilerine yaptırım gelmiş olması bana şunu düşündürtüyor. Acaba Biden-Erdoğan döneminde yani Biden başkanlığı aldıktan sonra Biden-Erdoğan döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinde bir iyileşmeye yönelik evrilme olursa bu yaptırımlar gündemden çıkabilir mi? Bu mümkün. Bu konuda Kongre’nin oyu gerekecek’’ diye konuştu.
Soner Çapaptay ayrıca yaptırım metninin biraz muğlak yazıldığını düşündüğünü söyledi ve ‘’Savunma Sanayi Başkanlığı’nın başında olan kişilere, bürokratlara yönelik yaptırımlar var. Fakat işte bu ikincil yaptırımlar yani başka ülkelerle olan alım-satım işlemlerine yaptırım olacak mı o çok belirgin değil ve Amerika ile olan ilişkilerde de silah alımı, yedek parça alımı, yoksa sadece biri mi, ikincisi mi, onu uygulamada göreceğiz’’ ifadelerini kullandı.
“Yaptırımları tetikleyen Ankara'nın S-400 sistemini Sinop’ta denemesi’’
Yaptırımların açıklanmasından hemen sonra ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Uluslararası Güvenlik ve Silahların Yayılmasının Önlenmesinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Christopher Ford, gazetecilere, “Türkiye S-400 alımından vazgeçmedi ve bu sistemleri test etti. Yaptırım riskine ve başka alternatifler olmasına rağmen bunu yaptı. O nedenle Türkiye’nin kararı bize harekete geçmekten başka seçenek bırakmadı” açıklamasında bulunmuştu.
Soner Çağaptay da aynı gerekçeye, “Şimdi herhalde yaptırımları tetikleyen adım Ankara'nın S-400 sistemini Sinop’ta denemiş olması. Benim duyduğum, Rusya'dan alım garantisinin parçası olarak Ankara bunu deneme zorundaydı çünkü Moskova bastırıyor. Moskova neden bastırıyor? Sadece iki buçuk milyar dolar kazandığı için değil. Moskova biliyor ki S-400 meselesi Türkiye'nin elinde kaldıkça, bu Türk-Amerikan ilişkilerinde çıban olmaya devam edecek, bir sorun olmaya devam edecek. Moskova'nın belki de en büyük arzusu, NATO'nun iki büyük üyesi olan Türkiye ile Amerika'nın arasını açmak. S-400 Türkiye'nin elinde kaldığı sürece Türkiye ile Amerika’nın arası açılmaya devam edecek. Putin bu açıdan testler konusunda ısrar etti belki de. Ankara hem Amerika ile hem Rusya ile geçinmek zorunda olduğunun farkında. İki taraf ile ilişkileri iyi tutmaya çalışıyor ve Putin’in ısrarı üzerine testi gündeme getirdi ama test olduğu için de tabii bir süre bu konuyu unutmuş olan ve Amerikan iç meseleleriyle iştigal etmeye başlamış olan Kongre bunu tekrar hatırladı ve tekrar yaptırımları gündeme getirdi. İşte Kongre’nin Savunma Bakanlığı’nın bütçesi içine Türkiye’ye yönelik yaptırımları koymuş olmasının sebebi Ankara'nın bu testi gündeme getirmiş olması, testi gerçekleştirilmiş olması, Sinop'ta. Ankara’nın testi gerçekleştirmiş olmasının sebebi de Putin’in ısrarı’’ sözleriyle dikkat çekti.
İşte bu açıdan Türkiye'nin bir üçgen içinde bulunduğunu söyleyen Washington Enstitüsü uzmanı, ‘’Bir tarafta Washington var bir tarafta Moskova var. İkisini dengelemeye çalışıyor; çok zor bir iş. İki süper güç askeri anlamda ve bunu Türkiye şimdiye kadar başarılı olarak Libya’da yaptı, Suriye'de yaptı, Güney Kafkaslar’da yaptı’’ dedi.
“Türkiye emsal, hedef Rusya’’
ABD’nin yaptırım yasası CAATSA, Rusya'dan savunma sistemleri alan ülkelere bir dizi yaptırım içeriyor. ABD Dışişleri’nden gelen son açıklamalarda da CAATSA’nın yaptırımlara ilişkin maddesinin Türkiye dahil ABD’nin müttefiklerinin askeri kapasitesine ya da savaşa hazırlık derecesine zarar verme amacı taşımadığını, hedefin Rusya olduğu şeklinde.
Soner Çağaptay da bu yaptırımın hedefinin kesinlikle Türkiye olmadığını söyledi ancak ABD’nin Türkiye üzerinden diğer ülkelere mesaj vermek istediğinin de altını çizdi. Çağaptay, “CAATSA dediğimiz bu yaptırım içeren kanunlar şunu söylüyor: ‘Rusya'nın silah şirketinden alım satım yapan şirketler ya da ülkeler yaptırıma uğrayacaktır’ diyor. Yani bunun hedefi aslında Türkiye değil, bunun hedefi bu satın alımın Rusya'dan yapılmış olması. ABD’nin bu konuda ne kadar ciddi olduğunun da aslında altını çizmiş oldu bu yaptırımlar’’ diyen uzman, “Tabii şunu da söyleyebiliriz. Savunma Bakanlığı aslında bu konuda bir emsal oluşturmak istiyor Türkiye'den bağımsız olarak. Sadece Türkiye'nin değil diğer ülkelerin de Rusya’dan herhangi bir silah alımı yapmamasını istiyor ve Savunma Bakanlığı Amerika'da şunun da farkında, eğer Türkiye bu konuda yaptırıma uğramazsa, Rusya'dan S-400 ya da başka sistemleri satın almak isteyen Hindistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve hatta Amerika'nın diğer NATO müttefikleri bu konuda adım atacaklar’’ görüşünü savundu.
“Biden yönetimi için yaptırım krizi ortadan kalktı’’
Soner Çağaptay, ABD’de 20 Ocak’ta yemin ederek göreve başlaması beklenen yeni başkan Joe Biden ve yönetimi için Türkiye’ye yaptırımlar meselesinin çok zor olmayabileceğine de dikkat çekti
Donald Trump’ın yaptırımları gündeme getirerek, Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile beyaz bir sayfa açmasının yolunu açmış olabileceğini söyleyen Çağaptay, bunun nedenini şu sözlerle açıkladı:
‘’Çünkü bu yaptırımları Biden gündeme getirmeyecek. Biden başta kötü polisi oynayıp sonra iyi polis oynamak zorunda kalmayacak. Yaptırım krizi ortadan kalktı diyebiliriz şu anda. Biden’ın gündemdeki ilk madde bu olmayacak. Tabi buradaki beklenti şu an: Ankara bu sistemi yeniden test eder mi? Böyle bir anlaşması var mı Rusya'yla? Ya da Rusya testten sonra sistemin faal duruma geçirilmesi için ısrar eder mi? Eğer Ankara tekrar test ederse ya da sistemi faal duruma geçirirse yeni yaptırımlar gündeme gelecek. Hem Savunma Bakanlığı baskısıyla hem de Kongre’deki Türkiye’ye kızgınlığın etkisiyle. İşte o durumda Biden’ın eli bağlanabilir. Ben bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile seçilmiş Başkan Biden arasındaki ilişkinin ilk birkaç ayının çok önemli olacağını düşünüyorum. Eğer aralarındaki kimya iyi oturursa, bu durumda herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan bir bahane bulup ikinci bir testi erteleyecek ya da S-400 sisteminin faal duruma gelmesini erteleyecek.’’
Türkiye’den büyükelçi atamalarıyla mesaj
Soner Çapaptay bu süreçte Türkiye’nin Washington ve İsrail’e büyükelçi atamalarını da olumlu yorumladı. Çağaptay, ‘’Washington’a da atanan siyasi bir büyükelçi var; Tokyo'dan gelecek olan Murat Mercan. Kendisi son derece başarılı bir isim. Aynı zamanda pragmatik bir politikacı olarak tanınıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Sayın Mercan’ı buraya atamakla verdiği mesaj şu Biden’a: ‘Benim yeni büyükelçim bana 30 saniyede ulaşabilecek birisi. Konuşalım, aramızdaki anlaşmazlıkları bertaraf edelim.’ Tel Aviv de buna benziyor olabilir yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çok yakın bir isim Tel Aviv’e gidiyor. Belki de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Netanyahu’ya ve İsrailliler’e vermek istediği mesaj şu: Aramızda anlaşmazlıklar var, bunları halledebiliriz, konuşalım’’ ifadelerini kullandı.