Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yaptığı silah bırakma ve örgütü feshetme çağrısının yankıları sürüyor. Çağrı ve sonrasında yaşanan gelişmeler Diyarbakır’da düzenlenen bir panelde tartışıldı.
Konuşmacılar, gelişmelerin yeni bir çözüm süreci olmadığına dikkat çekerken, VOA Türkçe’ye konuşan yorumcular, sürecin akamete uğrama ihtimalinin az olduğu görüşünü dile getirdi ancak devletin de adım atması gerektiğine vurgu yaptı.
Merkezi Diyarbakır’da bulunan Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) tarafından düzenlenen, “Kürt meselesinin çözümünde ortaklaşmak” başlıklı panelde, PKK’nın silah bırakması ve örgütün feshedilmesi çağrısı tartışıldı.
Panelin “Siyaset çözümden ne anlıyor” başlıklı bölümünde konuşan DEM Parti Milletvekili Cengiz Çandar, kamuoyunun yaşanan gelişmelere hazırlanmadığını savunarak hem kendisini hem partisini eleştirdi.
Çandar, herkesin 2013-2015 arasındaki çözüm sürecinin benzerini beklediğini ancak bunun tekrarlanmayacağını belirtti. PKK’nın silahlı mücadelesini “Kürt isyanı” olarak tanımlayan Çandar, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Kürt isyanının kendi kendine son bulduğunu söyledi.
Cengiz Çandar, “Geldiğimiz nokta 1984 yılında başlamış olan ve 40 yıldır sürmekte olan isyanı, diyalog, müzakere, barışçıl çözüm yoluyla bitirme egzersizi değildir. Bu isyanı başlatanın, isyanı bitirdiğini ilan etmesidir. Bu anlamda da Türkiye tarihinin, Kürt isyanları tarihinde ilk ve tek örnek” diye konuştu.
Bundan sonra Kürt meselesinde bütün yükün siyasetçilerin omuzlarında olacağını kaydeden Çandar, sürecin bozulma riski bulunduğunu ifade etti.
Sürecin bozulma ihtimali var mı?
Panelden sonra sürecin bozulma riskine ilişkin sözlerini VOA Türkçe’ye yorumlayan Çandar, provokasyon ihtimaline dikkat çekti ve şunları söyledi:
“Öyle bir provokasyon olur ki devlet çevresi, AK Parti çevresi, kamuoyu ‘baksanıza ne oluyor?’ der. Türkiye Ortadoğu'da bir ülke. Ortadoğu'da İsrail var. İsrail'e sen ters düşmüşsün bir sürü noktada. Türkiye ile rekabeti olan bir İran var. İran’ın zayıflayıp Türkiye'nin güçlendiği bir ortamda bu gelişme Türkiye'yi bir anlamda güçlendirecekse demek ki buradan zayıflatılabilir de. Olacaktır demiyorum. Onlar bunu yapacaktır da demiyorum. Bunları düşüneceksin, yani provokasyon olabilir mi? Olabilir. Nereden gelir diye düşünürsen içeri, dışarı bakacaksın.”
Peki örgütün Öcalan’ın kararına uymama ihtimali var mı? Çandar’a göre, devletin Öcalan konusunda adım atmaması halinde örgütün kararını gözden geçirme ihtimali bulunuyor.
Çandar, “Öcalan'ın sonradan eklediği, açıklanan o hukuki düzenlemelerin yapılması gerekir dediği, demokratik toplum zemini ve hukuki düzenlemeler yapılması gerekir. O çerçeveye denk gelen hiçbir adım atılmazsa, tutuklama furyaları, kayyumlar devam ederse, PKK da ‘Benim kendimi lağvetme şartlarım, kongre toplama şartlarım kendiliğinden ortadan kaldırılmıştır’ der. Bunlar olmazsa demez” ifadesini kullandı.
Yurtdaş: “Devlet açısından çok büyük bir politika değişikliği olmasını beklemiyorum”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan DİTAM Başkan Yardımcısı Sedat Yurtdaş’a göre ise sürecin bozulma riski düşük.
Çözüm tartışmalarının Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaçtan kaynaklandığını dile getiren Yurtdaş, “Bu ihtiyaç devlet açısından bakınca dış koşullar değişmediği sürece yakın bir gelecekte değişme ihtimali yok. Hatta derinleşecek gibi görünüyor. Dolayısıyla devlet açısından çok büyük bir politika değişikliği olmasını beklemiyorum. Hatta süreç derinleşecek gibi görünüyor” dedi.
Yurtdaş, süreçten Kürtler’in en büyük kazanımının ölümlerin bitmesi olacağını ifade ederek, “Hukuk ve demokrasinin el verdiği araçlarla, sivil mücadele eden, insanların sesini yükselten, dolayısıyla sözün gücünün arttığı, analizin değerinin arttığı, çözümün arttığı ve ortaklaşıldığı bir dönem görüyorum” diye konuştu.
Çoşkun: “Şimdiki sürecin geçmişteki sürece oranla başarıya ulaşması ihtimali çok daha yüksek”
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Çoşkun ise Kürtler’in süreçten en önemli kazanımlarının silahın gölgesinden kurtulmaları olduğunu ifade etti.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Coşkun, Türkiye’nin Suriye Kürtleri’ne ilişkin politikasının değişmesinin bile başlı başına kazanım olacağını dile getirdi.
Sürecin başarıya ulaşma ihtimalinin yüksek olduğunu kaydeden Coşkun, “Başarıyı arttıran önemli şans içinde bulunduğumuz iklim. Bizatihi PKK'nin kurucusu, PKK'nin lideri, adıyla özdeşleşmiş olan kişi PKK'nin artık tarihe devredilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu saatten sonra PKK'nin eski yoluyla, yöntemiyle devam etmesinin imkânı kalmadı artık. Pandora'nın kutusu açıldı. Artık bu kutuyu kapatmak mümkün değil” dedi.
Çağrının PKK’ya yönelik olmasına rağmen devleti de tatmin ettiği değerlendirmesinde bulunan Coşkun, şunları söyledi:
“Devletin bu süreçten iki temel beklentisi vardı. Bir, PKK'nin kendisini lağvedeceğini açıklaması. İki, bağımsızlık federasyon ve özerklik gibi modellere kapalı olduğunun ifade edilmesi. Bunun ikisini de çok açık, çok net bir şekilde söyledi. Nitekim hem Bahçeli'nin açıklamalarında hem Erdoğan'ın açıklamalarında bu memnuniyeti görmemiz mümkün.”
2013-2015 yıllarında hayata geçirilen süreçte akil insanlar heyetinde yer alan Coşkun, “Provoke etmek isteyecek olan gruplar olabilir bu sürecin içerisinde. Diğer taraftan tarafların anlaşamamaları önümüzdeki dönemlerde karşımıza çıkabilir. Ama ben şimdiki sürecin geçmişteki sürece oranla başarıya ulaşması ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Coşkun, devlet kanadında memnuniyet olduğuna vurgu yaparken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Öcalan’ın açıklamasının hemen ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk ile tutuklu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı aradığı belirtildi.
Tanrıkulu: “Şiddete başvurmayan siyasetin Türkiye'de egemen olması amaçlanıyorsa bu döneme denk düşen operasyonların yapılmaması lazım”
Panelde konuşan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise Türkiye’nin önünde şiddetsiz çözüm için son fırsat olduğunu savundu. Sürecin, parlamentoda doğru idare edilmesi halinde yol alınabileceğini dile getiren Tanrıkulu, kısa sürede değişim olmayacağını belirtti.
Bu süreçte yapılan operasyonları eleştiren Tanrıkulu, “Dört ay sonrasında, beş ay sonrasında ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Amaçlanan silahsız, şiddete başvurmayan siyasetin Türkiye'de egemen olması. Bu amaçlanıyorsa bu döneme denk düşen operasyonların yapılmaması lazım” diye konuştu.
Yeğen: “Şu anda konuştuğumuz şey beka için barış”
Panelin konuşmacılarından Prof. Dr. Mesut Yeğen de gelişmeleri “Şu anda konuştuğumuz şey barış için barış değil, beka için barış” şeklinde yorumladı.
Yeğen, yaşananların Ortadoğu’da direniş ekseninin yıkılmasının sonucu olduğunu savunarak, bu tezini açıklarken “Türkiye, İran olmadan bölgedeki Kürt meselesini kontrol edemeyeceğinin farkına vardı ve Kürt meselesini eğer İran olmadan kontrol etmeye çalışırsa da bunun Kürtler’le büyük ölçekli bir çatışma yaratabileceği ihtimalini gördü ve ‘bunun önüne geçmemiz lazım’ dedi” ifadesini kullandı.
Öcalan’ın açıklamasındaki belirsizliklere dikkati çeken Yeğen, “Bu büyük ihtimalle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) meselesinde müzakerenin ya devletle hareket arasında devam edeceğini ya da onlarla Suriye rejim ve diğer aktörlerle birlikte devam edeceği anlamına geliyordu. Ben kendi adıma hep o devir ancak anlaşmadan sonra silah bırakılabileceğini düşünüyordum ama ya bir anlaşma olmuş ya da daha sonraya bırakılmış gibi görünüyor” diye konuştu.
Ekmen: “Süreç desteklenmeli”
Panelin “Devletin, Kürtler’in ve muhalefetin çözüm gerekçeleri birbirine ne kadar yakın” başlıklı ikinci bölümünde konuşan DEVA Partisi Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ise sürecin birçok yönünün eleştirilebileceğini ancak desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Ekmen, toplumun umutlandırılması gerektiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“Modern ulus devletler çağı gösterdi ki hiçbir devlet, hiçbir terör örgütünün son ferdini yok edene kadar öldürerek yok edemediği gibi, hiçbir örgüt de hiçbir ulus devlete anlamlı bir şekilde diz çöktürememiştir. Dolayısıyla bu kaçınılmaz bir yoldur.”
Forum