Erişilebilirlik

AİHM’e Son Dakika İtirazı


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Eylül'de aldığı kararda zorunlu din dersi uygulamasını insan hakları ihlali olarak değerlendirdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Eylül'de aldığı kararda zorunlu din dersi uygulamasını insan hakları ihlali olarak değerlendirdi.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin zorunlu din dersi uygulanmasından vazgeçilerek yeni bir sisteme geçilmesini talep eden kararını itiraz süresinin son gününde temyize götürdü

Türkiye, kendisine tanınan sürenin son gününde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı 14 Türk vatandaşı tarafından açılan davada aldığı ve Ankara’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eğitim hakkıyla ilgili maddesini ihlal ettiğine hükmettiği kararını temyize götürme kararı aldı. Bu çerçevede, salı günü AİHM’e başvuran Türkiye, davanın mahkemenin temyiz organı olarak görev yapan ve 17 yargıçtan oluşan Büyük Daire tarafından ele alınmasını talep etti.

AİHM, 2011’de açılan “Mansur Yalçın ve diğerleri” davasında oybirliğiyle aldığı kararda Türk hükümetinden zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini talep etmişti.

Kararda, Türkiye’nin bu alanda yaptığı son değişikliklerin yetersiz olduğunun altı çizilerek devletin dini konulara ilişkin düzenlemelerde tarafsız olma yükümlülüğü hatırlatılmıştı. Alevi inancı dikkate alındığında, bu inanca bağlı ebeveynlerin çocuklarında okul ile kendilerine özgü değerler arasında bir bağlılık çatışması yaratabileceğini düşünmekte haksız olmadıklarına vurgu yapan AİHM, din ve ahlak kültürü kitaplarında Sünni İslam'a daha fazla yer ayrılmasına dikkat çekmekle birlikte bunun beyin yıkama anlamına gelmediğini belirtmişti.

Sadece Hıristiyan ve Musevi öğrencilere zorunlu din derslerinden muaf olma hakkı verildiğinin altını çizen AİHM'nin gerekçeli kararında, bu durumun çocukları okulda gördükleri eğitim ile ailelerinin dini veya felsefi inançları arasında çatışmaya itebileceği tespitinde bulunuldu.

Türk eğitim sisteminin ebeveynlerin inançlarına saygı konusunda Avrupa standartlarında olmadığı ve yapısal bir sorun yaşandığı da AİHM’nin vurguları arasında yer almıştı.

Türkiye’nin önünde iki seçenek bulunuyordu. Bunlardan ilki, AİHS’nin eğitim hakkını düzenleyen ve “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir” ifadelerine yer verilen 1 Numaralı Protokol’ün 2. maddesine yönelik ihlali kaldıracak şekilde en kısa sürede din ve ahlak kültürü derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılıp, öğrencilerin muaf tutulabilecekleri bir sisteme geçilmesini sağlamaktı.

İkinci yol ise bu yönde bir değişikliğe gitmek yerine konuyu temyize taşımaktı. Türkiye ikinci yolu tercih ederek davayı Büyük Daire önüne taşıdı.

Gelinen aşamada Büyük Daire üyelerinden 5 yargıçlık bir panelin başvuruyu değerlendirerek kabul edilebilir olup olmadığına karar vermesi gerekiyor. Panel, başvuruyu gerekçe göstermeksizin kabul etme ya da reddetme hakkına sahip.

XS
SM
MD
LG