BRÜKSEL —
Türkiye konusunu uzun süredir rafta tutan ve düzenli yayımlanan yıllık rapor hariç gündeme getirmekten özenle kaçınan Avrupa Parlamentosu’nda “eski yoğun günleri hatırlatan bir hava” hakim. Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesine tepki olarak başlayıp hükümetin sorunu, Birlik yetkililerinin deyimiyle, “Avrupa standartlarından oldukça uzak yöntemlerle çözme eğilimine girmesiyle” yayılan protesto eylemleri Türkiye’yi ister istemez Avrupa Parlamentosu’nun önemli gündem maddelerinden biri haline getirdi. Müzakere sürecinde üç yıl aradan sonra ilk başlığın açılmasının öngörüldüğü 26 Haziran öncesi Türkiye’nin gündeme geliş şekli ise Ankara’nın yararına olmayan bir niteliğe sahip.
Avrupa Parlamentosu’nun çarşamba günü düzenleyeceği özel Türkiye oturumu öncesinde Yeşiller Grubu tarafından organize edilen “İstanbul İsyanı” başlıklı konferansta Avrupalı parlamenterler protesto eylemlerine destek veren çeşitli kesimlerin temsilcilerinin değerlendirmelerini dinleme imkanı buldular.
Türk hükümetinin Avrupa Birliği’ndeki imajının ağır yara aldığı bir ortamda yapılan konferansın davetlileri arasında yer alan oyuncu Mehmet Ali Alabora, “güvenlik gerekçesiyle” mesajlarını video konferans aracılığıyla verirken Taksim Platformu koordinasyon komitesi üyesi Korhan Gümüş, yaşananlar için devrim tanımlaması yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunun özünü anlayamadığını ifade eden Gümüş, “Yaşanan bir devrim ama bu siyasi gruplara dayanan bir devrim değil hukuk devletine gidiş yönünde bir devrim” dedi.
Antikapitalist Müslümanlar hareketi sözcüsü Rojda Tekin ise AKP iktidarının “çok güzel bir söylemle” başladığını ancak sonrasında güçlendikçe “ben bilirim, ben yaparım” anlayışının öne çıktığını belirterek, “Bu kadar baskıya karşılık olarak bir patlama yaşanacaktı ve bu patlama yaşandı. İnsanlar fraksiyonları ve neye inandıklarını bir kenara bırakarak tepki gösterdiler. Normalde sokakta birbirine tahammül edemeyen fraksiyonlar günlerdir Gezi Parkı’nda bir aradalar” diye konuştu.
Yeşiller-Sol Gelecek Partisi Eş Başkanı Sevil Turan da özellikle çevre boyutuyla tartışma yaratan projelere değinerek, “Türk hükümetinin insanlara nefes aldırmadığı tezini” işledi. Sorunun, “AKP’nin karşı olduğu devlet dilini ve otoritesini benimsemiş olması ve tüm toplumun hak ve taleplerini bu bakış açısıyla değerlendirmesinden” kaynaklandığını söyleyen Turan, Gezi Parkı’ndaki hareketin en önemli özelliğinin “samimiyet” olduğunu belirtti. Turan taleplerini ise polisin çekilmesi, gözaltına alınanların serbest bırakılması, parka yönelik projeden vazgeçildiğinin açıklanması, Taksim’de gösteri yasağına son verilmesi ve seçim barajı, siyasi partiler ve terörle mücadeleyle ilgili yasalarda değişikliğe gidilmesi olarak sıraladı.
Avrupa Parlamentosu’ndaki özel oturumun eleştiri dozunun son derece yüksek olması ve eleştirilerin odağında Başbakan Erdoğan’ın tutumu, polisin aşırı güç kullanımı ve medyanın tavrının yer alması öngörülüyor.
Avrupa Parlamentosu, tavrını yumuşak bulduğu Avrupa Birliği Komisyonu’nu tonunu sertleştirmesi talebiyle baskı altında tutuyor. Üye ülkelerde de yaşanan gelişmelerden duyulan rahatsızlık düzeyi yükseliyor. Müzakere sürecini ayakta tutup ilerletmeye çalışan ve olayların başladığı andan itibaren dengeli bir yaklaşım sergilemeye çalışan Komisyon’un oturumda takınacağı tavır önümüzdeki günlerde Brüksel-Ankara hattındaki ilişkiler açısından belirleyici sinyaller içerecek.
Avrupa Parlamentosu’nun çarşamba günü düzenleyeceği özel Türkiye oturumu öncesinde Yeşiller Grubu tarafından organize edilen “İstanbul İsyanı” başlıklı konferansta Avrupalı parlamenterler protesto eylemlerine destek veren çeşitli kesimlerin temsilcilerinin değerlendirmelerini dinleme imkanı buldular.
Türk hükümetinin Avrupa Birliği’ndeki imajının ağır yara aldığı bir ortamda yapılan konferansın davetlileri arasında yer alan oyuncu Mehmet Ali Alabora, “güvenlik gerekçesiyle” mesajlarını video konferans aracılığıyla verirken Taksim Platformu koordinasyon komitesi üyesi Korhan Gümüş, yaşananlar için devrim tanımlaması yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunun özünü anlayamadığını ifade eden Gümüş, “Yaşanan bir devrim ama bu siyasi gruplara dayanan bir devrim değil hukuk devletine gidiş yönünde bir devrim” dedi.
Antikapitalist Müslümanlar hareketi sözcüsü Rojda Tekin ise AKP iktidarının “çok güzel bir söylemle” başladığını ancak sonrasında güçlendikçe “ben bilirim, ben yaparım” anlayışının öne çıktığını belirterek, “Bu kadar baskıya karşılık olarak bir patlama yaşanacaktı ve bu patlama yaşandı. İnsanlar fraksiyonları ve neye inandıklarını bir kenara bırakarak tepki gösterdiler. Normalde sokakta birbirine tahammül edemeyen fraksiyonlar günlerdir Gezi Parkı’nda bir aradalar” diye konuştu.
Yeşiller-Sol Gelecek Partisi Eş Başkanı Sevil Turan da özellikle çevre boyutuyla tartışma yaratan projelere değinerek, “Türk hükümetinin insanlara nefes aldırmadığı tezini” işledi. Sorunun, “AKP’nin karşı olduğu devlet dilini ve otoritesini benimsemiş olması ve tüm toplumun hak ve taleplerini bu bakış açısıyla değerlendirmesinden” kaynaklandığını söyleyen Turan, Gezi Parkı’ndaki hareketin en önemli özelliğinin “samimiyet” olduğunu belirtti. Turan taleplerini ise polisin çekilmesi, gözaltına alınanların serbest bırakılması, parka yönelik projeden vazgeçildiğinin açıklanması, Taksim’de gösteri yasağına son verilmesi ve seçim barajı, siyasi partiler ve terörle mücadeleyle ilgili yasalarda değişikliğe gidilmesi olarak sıraladı.
Avrupa Parlamentosu’ndaki özel oturumun eleştiri dozunun son derece yüksek olması ve eleştirilerin odağında Başbakan Erdoğan’ın tutumu, polisin aşırı güç kullanımı ve medyanın tavrının yer alması öngörülüyor.
Avrupa Parlamentosu, tavrını yumuşak bulduğu Avrupa Birliği Komisyonu’nu tonunu sertleştirmesi talebiyle baskı altında tutuyor. Üye ülkelerde de yaşanan gelişmelerden duyulan rahatsızlık düzeyi yükseliyor. Müzakere sürecini ayakta tutup ilerletmeye çalışan ve olayların başladığı andan itibaren dengeli bir yaklaşım sergilemeye çalışan Komisyon’un oturumda takınacağı tavır önümüzdeki günlerde Brüksel-Ankara hattındaki ilişkiler açısından belirleyici sinyaller içerecek.