BRÜKSEL —
Son dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkilerinde en fazla gündeme gelen konulardan birini basın özgürlüğü alanındaki gelişmeler oluşturuyor. Hükümetin bu konudaki tezleriyle uluslararası gazetecilik örgütlerinin raporları arasındaki uyumsuzluk tartışmaların sona ermesinin önündeki en önemli engellerden birini oluşturuyor.
Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen bir konferansta konuşan Adalet Bakanı Sadullah Ergin de hazırlanan raporlardaki verileri eleştirdi. Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin 2012 yılı raporunda 76 kişinin doğrudan gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu bulunduğu iddiası yer aldığına dikkat çeken Ergin, “Komitenin 2011 yılı raporunda ise bu sayı 8 olarak verilmişti. İlginç olan nokta, 2012 yılında yayınlanan raporda yer alan 70 ismin, 2011 ve öncesinden beri yargı süreci içinde yer alıyor olmalarıdır. Komitenin bir önceki yıl gazeteci olarak değerlendirmediği isimleri, hangi ölçülere göre bir yıl sonraki raporunda gazeteci olarak değerlendirdiği, en azından bizim için cevapsız kalmış bir sorudur” dedi.
“Doğrudan şiddete bulaşmış kişileri gazetecilik kimliğiyle savunma refleksini” suç işlemekte imtiyazlı bir sınıf arayışı olarak gördüğünü söyleyen Ergin, “Ülkemiz cezaevlerinde hükümlü olarak bulunanlardan, gazetecilik kimliğiyle ilişkilendirilmeye çalışılanların çok büyük bir kısmı, silahlı terör örgütü üyeliği, adam kaçırma, ruhsatsız silah ve tehlikeli madde bulundurma, bombalama ve adam öldürme gibi ağır cürümler sebebiyle hürriyetleri kısıtlanmış kişilerdir” diye konuştu.
Basın ve ifade özgürlüğüyle doğrudan ya da dolaylı hiçbir ilgisi bulunmayan bu tür eylemlere müsamaha gösterebilecek bir hukuk devleti modelinin bulunmadığını ifade eden Ergin, “Geçen hafta Adalet Bakanlığı’na iki adet el bombası atan kişi teşhis edilmiştir. Bu kişi bir sendikanın genel başkanlığını yapmıştır geçmişte. Şimdi bu kişi yakalandığında, tutuklanır ise sendikacılar hapse atılıyor diye feryat mı edeceğiz?” dedi.
Türkiye’de az sayıda uygulama sorunu yaşandığını belirten Ergin, bu sorunları çözme noktasındaki “yüksek bir politik irade” bulunduğunun altını çizdi.
Kürt sorunuyla ilgili yeni sürece de değinen Adalet Bakanı, “Bugüne dek, Türkiye ne zaman demokratikleşme konusunda umut verici adımlar atsa, terör tırmanmış, ne zaman terörle mücadelesinde tempoyu artırsa, maalesef özgürlükler budanmıştır. Ülkenin son otuz yılı, bu güvenlik-özgürlük paradoksu içinde sıkışmıştır. Gündemimizdeki çözüm süreciyle birlikte ilk kez, demokratik dönüşümde hız kesmeden, özgürlük alanları genişletilerek, demokratik standartlar yükseltilerek, güvenlik sorunlarının da eş zamanlı olarak çözüme kavuşturulabileceği bir imkân yakalanmıştır” ifadelerini kullandı.
Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen bir konferansta konuşan Adalet Bakanı Sadullah Ergin de hazırlanan raporlardaki verileri eleştirdi. Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin 2012 yılı raporunda 76 kişinin doğrudan gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu bulunduğu iddiası yer aldığına dikkat çeken Ergin, “Komitenin 2011 yılı raporunda ise bu sayı 8 olarak verilmişti. İlginç olan nokta, 2012 yılında yayınlanan raporda yer alan 70 ismin, 2011 ve öncesinden beri yargı süreci içinde yer alıyor olmalarıdır. Komitenin bir önceki yıl gazeteci olarak değerlendirmediği isimleri, hangi ölçülere göre bir yıl sonraki raporunda gazeteci olarak değerlendirdiği, en azından bizim için cevapsız kalmış bir sorudur” dedi.
“Doğrudan şiddete bulaşmış kişileri gazetecilik kimliğiyle savunma refleksini” suç işlemekte imtiyazlı bir sınıf arayışı olarak gördüğünü söyleyen Ergin, “Ülkemiz cezaevlerinde hükümlü olarak bulunanlardan, gazetecilik kimliğiyle ilişkilendirilmeye çalışılanların çok büyük bir kısmı, silahlı terör örgütü üyeliği, adam kaçırma, ruhsatsız silah ve tehlikeli madde bulundurma, bombalama ve adam öldürme gibi ağır cürümler sebebiyle hürriyetleri kısıtlanmış kişilerdir” diye konuştu.
Basın ve ifade özgürlüğüyle doğrudan ya da dolaylı hiçbir ilgisi bulunmayan bu tür eylemlere müsamaha gösterebilecek bir hukuk devleti modelinin bulunmadığını ifade eden Ergin, “Geçen hafta Adalet Bakanlığı’na iki adet el bombası atan kişi teşhis edilmiştir. Bu kişi bir sendikanın genel başkanlığını yapmıştır geçmişte. Şimdi bu kişi yakalandığında, tutuklanır ise sendikacılar hapse atılıyor diye feryat mı edeceğiz?” dedi.
Türkiye’de az sayıda uygulama sorunu yaşandığını belirten Ergin, bu sorunları çözme noktasındaki “yüksek bir politik irade” bulunduğunun altını çizdi.
Kürt sorunuyla ilgili yeni sürece de değinen Adalet Bakanı, “Bugüne dek, Türkiye ne zaman demokratikleşme konusunda umut verici adımlar atsa, terör tırmanmış, ne zaman terörle mücadelesinde tempoyu artırsa, maalesef özgürlükler budanmıştır. Ülkenin son otuz yılı, bu güvenlik-özgürlük paradoksu içinde sıkışmıştır. Gündemimizdeki çözüm süreciyle birlikte ilk kez, demokratik dönüşümde hız kesmeden, özgürlük alanları genişletilerek, demokratik standartlar yükseltilerek, güvenlik sorunlarının da eş zamanlı olarak çözüme kavuşturulabileceği bir imkân yakalanmıştır” ifadelerini kullandı.