BRÜKSEL —
Dünyanın en güçlü askeri gücü olan NATO bir yandan kendisini günün şartlarına uydurmaya ve farklılaşan tehditlere karşı uygun cevabı verecek şekilde yeniden tasarlamaya bir yandan da askeri kapasitesini ve siyasi kredibilitesini korumaya çalışıyor. İttifak üyesi ülkelerin ekonomik kriz ortamının etkisiyle savunma harcamalarında ciddi boyutlarda kesintiye gitmeleri NATO’yu da doğrudan etkiliyor. Savunma harcamaları konusunda müttefikler arasındaki dengesizliğin giderek arttığını söyleyen NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, bu trendin sürmesi durumunda risk yaratacak ciddi uçurumlarla karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulundu.
NATO’nun kapasitesinin ve esnekliğinin hiç olmadığı kadar üst düzeyde olduğunu ve öngörülmeyen tehditlere karşı daha hazır olduğunu vurgulayan Rasmussen, savunma harcamalarındaki dengesizliğin ise sadece İttifak’ın Amerika kanadıyla Avrupa kanadı arasında değil, Avrupa kanadındaki müttefikler arasında da giderek arttığına dikkat çekti. Müttefikler savunma harcamalarında kesintiye giderken gelişen ülkelerin bu alana belirgin yatırım yapmasının NATO üzerindeki olumsuz etkisi de Rasmussen’in öne çıkan vurguları arasında yer aldı.
Rasmussen, savunma harcamalarında kesinti eğiliminin aynı şekilde sürmesi halinde Avrupalı üyelerin yanı başlarındaki krizlerle etkin şekilde mücadele etme yetenekleri arasında uçurum oluşabileceğini, Atlantik’in iki yakası arasındaki farkın ABD’de NATO’ya desteğin düşmesi sonucunu doğurabileceğini ve büyüyen diğer güçlerin etkisinin artabileceğini söyledi.
Hükümetlerin açıklarını kapamaya çabası içinde olmalarının doğal olduğunu söyleyen Rasmussen, “Güvenliğimiz refahımıza bağlı. Eğer iflas durumundaysanız güvende olamazsınız. Ancak refahımız da güvenliğimize bağlı. Toplumlarımızın güvende olmalarını sağlamak için yatırım yapmayı sürdürmeliyiz çünkü ekonomilerimizi düzeltmeye çalışmaya odaklanırken güvenlik tehditleri ortadan kalkmayacak” dedi.
NATO’nun 2013’teki üç hedefinin savunma yatırımlarını sürdürmek, üye ülkeler arasındaki uçurumun kapatılmaya başlanması ve gücü derinlemesine inşa etmek olarak sıralayan Rasmussen, “Güvenliğin bir fiyatı olduğu doğru ancak tehlikede olmanın maliyeti kabul edilemez” diye konuştu.
NATO, son dönemde akıllı savunma konseptini devreye sokarak İttifak’ın yeteneklerini artırma çabası içine girse de Avrupa kanadının güvenlik odağını her geçen gün Asya’ya doğru kaydıran ABD’ye olan bağımlılığı sürüyor. Libya operasyonu sırasında bir kez daha net şekilde ortaya çıkan bu bağımlılık durumu NATO’nun örgüt olarak müdahil olmadığı ancak bazı üyelerinin katıldığı Mali operasyonunda da kendisini yoğun şekilde hissettiriyor.
NATO’nun kapasitesinin ve esnekliğinin hiç olmadığı kadar üst düzeyde olduğunu ve öngörülmeyen tehditlere karşı daha hazır olduğunu vurgulayan Rasmussen, savunma harcamalarındaki dengesizliğin ise sadece İttifak’ın Amerika kanadıyla Avrupa kanadı arasında değil, Avrupa kanadındaki müttefikler arasında da giderek arttığına dikkat çekti. Müttefikler savunma harcamalarında kesintiye giderken gelişen ülkelerin bu alana belirgin yatırım yapmasının NATO üzerindeki olumsuz etkisi de Rasmussen’in öne çıkan vurguları arasında yer aldı.
Rasmussen, savunma harcamalarında kesinti eğiliminin aynı şekilde sürmesi halinde Avrupalı üyelerin yanı başlarındaki krizlerle etkin şekilde mücadele etme yetenekleri arasında uçurum oluşabileceğini, Atlantik’in iki yakası arasındaki farkın ABD’de NATO’ya desteğin düşmesi sonucunu doğurabileceğini ve büyüyen diğer güçlerin etkisinin artabileceğini söyledi.
Hükümetlerin açıklarını kapamaya çabası içinde olmalarının doğal olduğunu söyleyen Rasmussen, “Güvenliğimiz refahımıza bağlı. Eğer iflas durumundaysanız güvende olamazsınız. Ancak refahımız da güvenliğimize bağlı. Toplumlarımızın güvende olmalarını sağlamak için yatırım yapmayı sürdürmeliyiz çünkü ekonomilerimizi düzeltmeye çalışmaya odaklanırken güvenlik tehditleri ortadan kalkmayacak” dedi.
NATO’nun 2013’teki üç hedefinin savunma yatırımlarını sürdürmek, üye ülkeler arasındaki uçurumun kapatılmaya başlanması ve gücü derinlemesine inşa etmek olarak sıralayan Rasmussen, “Güvenliğin bir fiyatı olduğu doğru ancak tehlikede olmanın maliyeti kabul edilemez” diye konuştu.
NATO, son dönemde akıllı savunma konseptini devreye sokarak İttifak’ın yeteneklerini artırma çabası içine girse de Avrupa kanadının güvenlik odağını her geçen gün Asya’ya doğru kaydıran ABD’ye olan bağımlılığı sürüyor. Libya operasyonu sırasında bir kez daha net şekilde ortaya çıkan bu bağımlılık durumu NATO’nun örgüt olarak müdahil olmadığı ancak bazı üyelerinin katıldığı Mali operasyonunda da kendisini yoğun şekilde hissettiriyor.