STRASBOURG —
Gezi Parkı nedeniyle yaşanan olayların Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine etkisinin olumsuz olacağı bir sır değildi. Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen oturumdan çıkan mesajlar etkinin sadece olumsuz olmakla kalmayıp aynı zamanda Türk hükümeti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’daki imajının erozyona uğradığını net şekilde ortaya koydu.
Erdoğan, Gezi Parkı’yla bağlantılı olarak çıkan olaylar konusunda takındığı tavır nedeniyle Avrupalı parlamenterler tarafından eleştiri yağmuruna tutuldu. Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Erdoğan daha önce örneğine pek rastlanmayan sertlikle eleştirilirken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açısından tamamen farklı bir tablo söz konusuydu. Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın yanı sıra önde gelen Avrupa Parlamentosu üyeleri Gül’ün tutumundan ve verdiği mesajlardan övgüyle bahsettiler.
Erdoğan’ı, Avrupa tarafından demokrasi anlayışları sorunlu bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve “Brüksel’in belalısı” haline gelen Macaristan Başbakanı Viktor Orban’la kıyaslayan Liberal Grup Başkanı Guy Verhofstadt, yaşananları “çoğunluğun tiranlığı” olarak değerlendirdi. Türkiye’nin üyeliğine tam destek vermesiyle tanınan Verhofstadt, Avrupa ilkelerini özümsememiş bir Türkiye’nin Avrupa’da yeri olmayacağı mesajını verdi.
Rusya-Türkiye kıyaslamasına giren bir başka isim de Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Helene Flautre oldu. Gezi Parkı eylemlerinin “demokrasinin yeşerdiğini gösterdiğini” söyleyen Fransız parlamenter, bu eylemlere yönelik olarak hükümetin takındığı tavrı, “Rus tarzı hoyrat bir demokrasiyi anımsatıyor” şeklinde yorumladı.
Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten, “Başbakan Erdoğan’ın kullandığı dil ve üslup daha duyarlı olsaydı bunlar yaşanmayabilirdi” diye konuşurken olayların başından bu yana Erdoğan’ı sert şekilde eleştiren Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanı Hannes Swoboda, “Erdoğan, Türkiye’yi Avrupa ve Avrupa değerlerinden uzaklaştırmak istemiyorsa değişmeli” dedi.
Erdoğan’ın tavrı, medyanın olaylara yaklaşımı ve polisin aşırı güç kullanması konusunda sert eleştiriler gündeme getirilirken Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştırılmaması gerektiği yönündeki vurguların yoğunluğu da dikkat çekiciydi. Ashton’ın, “zamanın Türkiye’yi bırakma değil Türkiye’yle daha yakından ilgilenme zamanı olduğu” yönündeki vurgusu çoğu parlamenterin paylaştığı bir mesaj olarak dikkat çekti. Oturumdaki bir başka ilginç durumu ise yargı, temel haklar ve adaletle ilgili 23. ve 24. başlıkların açılması gerektiğini dile getiren parlamenterlerin sayısının hiç olmadığı kadar fazla olması oluşturdu. Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle de bu görüşe tam destek verenler arasında yer aldı.
Avrupa Parlamentosu, Gezi Parkı eylemleri bağlamında siyasi gruplar tarafından ortaklaşa hazırlanan karar taslağını 13 Haziran’da oylayarak onaylayacak.
Erdoğan, Gezi Parkı’yla bağlantılı olarak çıkan olaylar konusunda takındığı tavır nedeniyle Avrupalı parlamenterler tarafından eleştiri yağmuruna tutuldu. Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Erdoğan daha önce örneğine pek rastlanmayan sertlikle eleştirilirken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açısından tamamen farklı bir tablo söz konusuydu. Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın yanı sıra önde gelen Avrupa Parlamentosu üyeleri Gül’ün tutumundan ve verdiği mesajlardan övgüyle bahsettiler.
Erdoğan’ı, Avrupa tarafından demokrasi anlayışları sorunlu bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve “Brüksel’in belalısı” haline gelen Macaristan Başbakanı Viktor Orban’la kıyaslayan Liberal Grup Başkanı Guy Verhofstadt, yaşananları “çoğunluğun tiranlığı” olarak değerlendirdi. Türkiye’nin üyeliğine tam destek vermesiyle tanınan Verhofstadt, Avrupa ilkelerini özümsememiş bir Türkiye’nin Avrupa’da yeri olmayacağı mesajını verdi.
Rusya-Türkiye kıyaslamasına giren bir başka isim de Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Helene Flautre oldu. Gezi Parkı eylemlerinin “demokrasinin yeşerdiğini gösterdiğini” söyleyen Fransız parlamenter, bu eylemlere yönelik olarak hükümetin takındığı tavrı, “Rus tarzı hoyrat bir demokrasiyi anımsatıyor” şeklinde yorumladı.
Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten, “Başbakan Erdoğan’ın kullandığı dil ve üslup daha duyarlı olsaydı bunlar yaşanmayabilirdi” diye konuşurken olayların başından bu yana Erdoğan’ı sert şekilde eleştiren Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanı Hannes Swoboda, “Erdoğan, Türkiye’yi Avrupa ve Avrupa değerlerinden uzaklaştırmak istemiyorsa değişmeli” dedi.
Erdoğan’ın tavrı, medyanın olaylara yaklaşımı ve polisin aşırı güç kullanması konusunda sert eleştiriler gündeme getirilirken Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştırılmaması gerektiği yönündeki vurguların yoğunluğu da dikkat çekiciydi. Ashton’ın, “zamanın Türkiye’yi bırakma değil Türkiye’yle daha yakından ilgilenme zamanı olduğu” yönündeki vurgusu çoğu parlamenterin paylaştığı bir mesaj olarak dikkat çekti. Oturumdaki bir başka ilginç durumu ise yargı, temel haklar ve adaletle ilgili 23. ve 24. başlıkların açılması gerektiğini dile getiren parlamenterlerin sayısının hiç olmadığı kadar fazla olması oluşturdu. Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle de bu görüşe tam destek verenler arasında yer aldı.
Avrupa Parlamentosu, Gezi Parkı eylemleri bağlamında siyasi gruplar tarafından ortaklaşa hazırlanan karar taslağını 13 Haziran’da oylayarak onaylayacak.