Erişilebilirlik

TÜSİAD'dan Transatlantik Değerler Vurgusu


TÜSİAD Başkanı'ndan Transatlantik Değerler Vurgusu
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:38 0:00

TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes, TÜSİAD ve Brookings Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun işbirliğiyle düzenlenen Türkiye konulu panelin açılış konuşmasını yaptı. TÜSİAD Başkanı, konuşmasında özellikle Transatlantik değerlere vurgu yaptı, Türkiye’nin bu değerlere bağlı kalmasının gelecek açısından kritik önem taşıdığının altını çizdi.

Küresel ekonomik krizin ardından Batı dünyasının, kendi liberal demokratik düzeninin temellerini sarsabilecek zorluklarla yüzyüze kaldığına dikkati çeken Başaran, ekonomik eşitsizliklerin Batı toplumlarının sosyal uyumuna zarar verdiğini, popülizm, radikalizm ve siyasi kutuplaşma gibi unsurların yükselişe geçmesine neden olduğunu belirtti.

Başaran, Türkiye’nin de hala çözümlenmemiş bir takım tarihsel siyasi ihtilaflardan dolayı bu zorluklara fazlasıyla maruz kaldığını söyledi: “Ortak değerlerimizin zayıflamasından endişeliyiz” diyen Başaran, bu sebeple, Türkiye’nin ortak ve müttefikleriyle ilişkilerini güçlendirmesinin bugün her zamankinden daha kritik önemde olduğunu vurguladı.

Başaran, “Mesajımız sürekli aynı oldu ve tek bir cümlede özetlenebilir: 'Türkiye’nin geleceği Transatlantik değerlerden ayrılamaz'” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin stratejik yöneliminin iki ana unsurdan oluştuğuna değinen Başaran, bunlardan birinin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik süreci, diğerinin de NATO üyeliği ve Amerika ile stratejik ilişkiler olduğunu kaydetti.

Başaran, Türkiye’nin devam eden dönüşümünde ana unsurun AB perspektifi olduğunu belirterek, “Dolayısıyla Türkiye’nin AB müzakerelerindeki siyasi ve teknik reform süreçlerini hızlandırması ve Türk dış politikasını da Transatlantik camia ve değerler doğrultusunda yeniden düzenlemesi gerekiyor,” diye konuştu.

Başaran, bu perspektifin, süresi belirsiz bir işbirliği ya da ekonomik ortaklık çerçevesinde değil, AB’ye katılım temelinde ilerlemesi gerektiğinin de özellikle altını çizdi.

Türkiye’nin Transatlantik konumunun sadece NATO içerisinde bir stratejik-askeri ortaklığa indirgenmemesi gerektiği mesajını da veren Başaran, Türk-Amerikan ilişkilerinin sadece ortak çıkarlar değil aynı zamanda ortak değerler üzerine kurulmasının önemini vurguladı.

Başaran, şöyle devam etti: “Bu ortak değerler hukukun üstünlüğü ve laiklik üzerine inşa edilen liberal, çoğulcu demokrasi ilkelerini temel alır. Güçlerin ayrılığı, denge ve kontrol mekanizmaları, bağımsız yargı, güçlü sivil toplum ve ifade ve basın özgürlüğü, toplanma hakkı ve serbest girişim gibi tüm temel özgürlükler, bu siyasi değerlerin farklı öğeleridir.

Bu Avrupalı ve Transatlantik boyutlar Türkiye’nin Osmanlı döneminden bu yana benimsediği, modernleşmeye yönelik stratejik seçiminin doğal sonuçlarıdır. Ara sıra yaşanan bazı sorunlara rağmen, Türkiye sadece bir stratejik müttefik olarak değil, demokratik arzularıyla da Transatlantik sistemin içerisinde kalmayı başarmıştır. Bu uzun vadeli ortaklığın, her türlü sapma ve raydan çıkmaya karşı direnç gösterecek güce sahip olduğunu umuyoruz.”

TÜSİAD Başkanı Başaran, her demokratik ülkenin, liberal demokratik ilkeler üzerinde temellenen uluslarararası düzenin başarısında kendi sorumluluğunun bulunduğunu ifade ederek, Amerikan politikasının izlediği yolun da bu yılki başkanlık seçimlerinden sonra da bu ilkelerle uyumlu olacağına inandıklarını sözlerine ekledi.

Başaran’ın konuşmasının ardından düzenlenen panelde de Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, konuşmasında, mevcut bazı sıkıntılara rağmen Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğiyle ilgili oldukça iyimser bir tablo çizdi.

Ricciarone, uzun yıllar boyunca Türkiye’yi takip eden ve Türkiye’yle alakalı görevlerde bulunan bir eski diplomat olarak, ilişkilerin gidişatına uzun vadeli bir pencereden bakmak gerektiğini vurguladı.

Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine dair “güveninin tam olduğunu” kaydeden Ricciardone, ilişkilerin geçmişinde de, örneğin Kıbrıs ambargosu gibi oldukça çalkantılı dönemlerin yaşandığına, bu ilişkinin hiçbir zaman kolay bir ilişki olmadığına dikkati çekti

Ancak iki tarafın da bu ilişkilere her zaman yüksek bir değer verdiğine değinen Ricciardone, geçmişte oldukça sınırlı olan ekonomik ilişkilerin bugün gittikçe ilerleme gösterdiğini, geçmişte neredeye hiç olmayan halklar arasındaki etkileşimde bugün bambaşka bir tablonun bulunduğunu söyleyerek, Türkiye ve Amerika üzerine çalışan kurumların oluşturulması, karşılıklı doğrudan uçuş seferlerinin artması, işadamları, bilim adamları, öğrenciler gibi toplum kesimleri arasında çok daha fazla diyaloğun olması gibi gelişmeleri örnek verdi.

Bununla birlikte risklerin de olduğunu, yanlış idarelerin herşeyi geriye götürebileceğini kaydeden Ricciardone, bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti sırasında Brookings Enstitüsü önünde yaşananların korkunç görüntüler olmakla birlikte, bunun ilişkilerin gerçek durumunu yansıtmadığını da savundu.

Ricciardone, “Aradakı kızgınlık ve farklılıkları alıp 'İlişkimiz işte bu' derseniz büyük resmi kaçırırsınız,” mesajını verdi.

Türkiye’ye karanlık bakanlara da katılmadığını ifade eden Ricciardone, Türkiye’nin 1980’ler ve 1990’lara göre bugün çok daha iyi bir yerde olduğu görüşünü dile getirdi.

XS
SM
MD
LG