Avrupa Birliği Komisyonu’nun Türkiye hakkında yayımladığı 17. İlerleme Raporu, ülkede son bir yılda yaşanan gelişmelerin fotoğrafını oldukça net bir şekilde çekmiş olmasıyla dikkat çekiyor. Objektif bir yaklaşım sergilendiği görülen İlerleme Raporu’nda yer alan bazı eleştiriler Ankara’nın canını sıkacak nitelikte olsa da belgenin bütünü itibarıyla dengeli olduğunu söylemek mümkün.
“Temel haklar alanında durum karışık” ifadesi belgenin en çarpıcı vurguları arasında yer alırken Brüksel’in özellikle, yolsuzlukla mücadele, yargının bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü alanındaki performanstan memnun olmadığı ve yaşanan bazı gelişmelerden ciddi endişe duyduğu gözlemleniyor.
Özellikle Aralık 2013’te başlatılan yolsuzlukla mücadele soruşturmalarını takiben yolsuzluk suçlamalarının Türkiye’deki siyasi tartışmanın önemli bir bölümünü oluşturduğunun altını çizen Avrupa Birliği, “Bu suçlamaların ele alınış biçimi suç ithamlarının ayrımcılık yapmayan, şeffaf ve tarafsız bir şekilde ele alınmayacağı yönünde ciddi endişeye neden oldu” ifadelerini kullanıyor.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası’na yönelik değişiklikler ve sonrasında yargıç ve savcılara yönelik görevden almalar ile yeniden atamaların, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve kuvvetler ayrımı konusunda ciddi endişelere neden olduğu da Avrupa Birliği’nin vurguları arasında yer alıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde devlet kaynaklarının başbakanın yararına kullanıldığı, devlet görevlileri tarafından yapılan açıklamaların medya ve basın üzerinde sindirici etki yarattığı, internet sitelerine getirilen yasakların orantısız boyutta olduğu belgenin dikkat çekici vurguları arasında sayılabilir.
Yetkililerin 2013’teki Gezi eylemlerini ele alış şekline yönelik soruşturmalara, kanıt kaybı, engelleme ve cinsel taciz iddialarının soruşturulmasının reddedildiğine yönelik haberlerle köstek olunduğu, kötü muamelede azalma eğiliminin sürdüğü, bununla birlikte gösterilerde sıklıkla aşırı güç kullanımı ve tutuklamaların endişe konusu olduğu da Avrupa Birliği’nin altını çizdiği unsurlar arasında yer aldı.
Dördüncü Yargı Reformu Paketi’nin uygulanmasının ifade özgürlüğüyle ilgili iyileşmiş yasal çerçeve oluşmasını sağlaması, AİHM’ye yapılan başvurularda belirgin düşüş olması, zorlu bir ortamda adalet, özgürlük ve güvenlik alanında iyi ilerleme sağlanması ve Türkiye’nin, ağır yüke rağmen göç ve sığınma politikaları alanlarında önemli adımlar atması da Brüksel’in dikkatinden kaçmadı.
Kürt sorununa çözüm amaçlı sürecin Türkiye açısından tarihi öneme sahip olduğunu vurgulayan ve tüm tarafların sürecİ iyi niyetle sürdürmesini isteyen Avrupa Birlği, yasa yapmada kapsayıcı ve danışmaya dayalı yaklaşım kural olmaktan ziyade istisna olmayı sürdürmesinden yakınarak, “Yasal sürecin şeffaflığının ve tüm paydaşlarla danışmanın düzenli bir uygulama haline gelmesine ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.
Hükümetin yolsuzluk ithamlarına verdiği, yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve etkinliğine karışma anlamına gelen karşılığının ciddi endişeye neden olduğu da Avrupa Birliği’nin tespitleri arasında yer aldı.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında dış politika ve güvenlik alanında siyasi diyaloğun genişlemesinden ve yoğunlaşmasından duyduğu memnuniyeti metne yansıtan Avrupa Birliği, “Türkiye’nin politikalarını Avrupa Birliği açıklamaları ve Avrupa Birliği Konseyi kararlarıyla uyumlu hale getirmesinde önceki yıllara oranla belirgin düşüş yaşandığı” tespitinde bulundu.
Türkiye’nin 2001’den bu yana süren sağlam büyümesinin ekonominin temellerinin geliştiğini ve şoklara dayanıklılığının artığını teyit ettiğini kaydeden Avrupa Birliği, bununla birlikte geniş yapısal cari açık ve nispeten yüksek enflasyonun ekonomideki belli başlı dengesizliklerin sürdüğüne işaret ettiği uyarısında bulundu.