BRÜKSEL —
Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyon konusunda NATO üyeleri arasında genel bir isteksizlik olduğu bir sır değil. İngiltere’nin parlamentodan yeşil ışık alamaması, ABD’nin konuyu Kongre gündemine taşıma kararı ve Fransa’nın ortada kalması NATO’nun olası bir müdahalede bayrak gösterme ihtimalini sıfıra yakın hale getirdiyse de akıllarda hâlâ “NATO bir şekilde müdahil olacak mı?” sorusu vardı.
Bu sorunun net cevabını ise NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen verdi. Brüksel’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Rasmussen, kimyasal saldırı karşısında uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini vurgulamakla birlikte NATO’nun danışma mekanizmasını işletip Türkiye’yi korumak için Patriot füze savunma sistemleri göndererek üzerine düşeni yaptığını ve İttifak için daha fazla rol öngörmediğini söyledi.
Rasmussen, NATO’nun olası bir operasyona dahil olma niyeti bulunmadığı vurgusunu, “NATO devre dışı kalmış değil çünkü NATO zaten Suriye’de bir rol arayışında olmadı. Eğer Suriye’de yaşananlara askeri operasyonla cevap verilecekse bunun kısa, ölçülü ve belli hedeflere yönelik bir operasyon olacağını tahmin ediyorum ve böyle bir operasyonu gerçekleştirmek için NATO komuta-kontrol sistemine ihtiyaç yok” ifadeleriyle pekiştirdi.
NATO Genel Sekreteri, Suriye’de uzun süreli ve sürdürülebilir bir askeri çözümü mümkün görmediğini ve siyasi sürece ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
NATO, kimyasal saldırıya cevap olarak düzenlenmesi öngörülen ancak yöntemi ve zamanı henüz net olmayan olası operasyona katılmaya niyetli olmasa da bu İttifak’ın asli görevini bir kenara bıraktığı anlamına gelmiyor. Gelinen aşamada ve mevcut parametreler ışığında NATO’yu Suriye konusuna müdahil edebilecek tek unsuru ise 5. maddenin aktive edilmesine neden olacak bir gelişme yaşanması oluşturuyor. Bu durumu, “NATO, Suriye konusunda ancak müttefiki Türkiye’yi korumak ve savunmak için harekete geçer” şeklinde özetlemek de mümkün.
Türkiye’ye yönelik Suriye kaynaklı olası bir saldırı durumunda saldırının NATO’ya yapılmış sayılacağının altını net şekilde çizen Rasmussen, Türkiye’nin etkin şekilde savunulması ve korunması için yeterli plan ve hazırlığın bulunduğunu ifade etti. Yeni ihtiyat planlamalarına ihtiyaç duyulmadığı da Rasmussen’in vurguları arasında yer aldı.
Suriye konusunda üye ülkelerde yaşanan gelişmelere de değinen Rasmussen, “Bu son derece karmaşık bir konu ve zor kararlar alınmalı. Demokrasilerde bu tür kararları almak karmaşık süreçleri gerektiriyor. Eğer askeri cevap verilecekse demokrasilerde bunu yapmak kolay değil. Bunun yapılabilmesi için güçlü toplumsal ve siyasi destek gerekli ve bunu sağlamak zaman alıyor” dedi.
Kimyasal saldırıyla ilgili tartışmalara da değinen Rasmussen, kendisinin bu silahların kullanıldığı ve bunu kullananın Şam yönetimi olduğu konusunda ikna olduğunu söyledi.
Bu sorunun net cevabını ise NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen verdi. Brüksel’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Rasmussen, kimyasal saldırı karşısında uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini vurgulamakla birlikte NATO’nun danışma mekanizmasını işletip Türkiye’yi korumak için Patriot füze savunma sistemleri göndererek üzerine düşeni yaptığını ve İttifak için daha fazla rol öngörmediğini söyledi.
Rasmussen, NATO’nun olası bir operasyona dahil olma niyeti bulunmadığı vurgusunu, “NATO devre dışı kalmış değil çünkü NATO zaten Suriye’de bir rol arayışında olmadı. Eğer Suriye’de yaşananlara askeri operasyonla cevap verilecekse bunun kısa, ölçülü ve belli hedeflere yönelik bir operasyon olacağını tahmin ediyorum ve böyle bir operasyonu gerçekleştirmek için NATO komuta-kontrol sistemine ihtiyaç yok” ifadeleriyle pekiştirdi.
NATO Genel Sekreteri, Suriye’de uzun süreli ve sürdürülebilir bir askeri çözümü mümkün görmediğini ve siyasi sürece ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
NATO, kimyasal saldırıya cevap olarak düzenlenmesi öngörülen ancak yöntemi ve zamanı henüz net olmayan olası operasyona katılmaya niyetli olmasa da bu İttifak’ın asli görevini bir kenara bıraktığı anlamına gelmiyor. Gelinen aşamada ve mevcut parametreler ışığında NATO’yu Suriye konusuna müdahil edebilecek tek unsuru ise 5. maddenin aktive edilmesine neden olacak bir gelişme yaşanması oluşturuyor. Bu durumu, “NATO, Suriye konusunda ancak müttefiki Türkiye’yi korumak ve savunmak için harekete geçer” şeklinde özetlemek de mümkün.
Türkiye’ye yönelik Suriye kaynaklı olası bir saldırı durumunda saldırının NATO’ya yapılmış sayılacağının altını net şekilde çizen Rasmussen, Türkiye’nin etkin şekilde savunulması ve korunması için yeterli plan ve hazırlığın bulunduğunu ifade etti. Yeni ihtiyat planlamalarına ihtiyaç duyulmadığı da Rasmussen’in vurguları arasında yer aldı.
Suriye konusunda üye ülkelerde yaşanan gelişmelere de değinen Rasmussen, “Bu son derece karmaşık bir konu ve zor kararlar alınmalı. Demokrasilerde bu tür kararları almak karmaşık süreçleri gerektiriyor. Eğer askeri cevap verilecekse demokrasilerde bunu yapmak kolay değil. Bunun yapılabilmesi için güçlü toplumsal ve siyasi destek gerekli ve bunu sağlamak zaman alıyor” dedi.
Kimyasal saldırıyla ilgili tartışmalara da değinen Rasmussen, kendisinin bu silahların kullanıldığı ve bunu kullananın Şam yönetimi olduğu konusunda ikna olduğunu söyledi.