BRÜKSEL —
Mavi Marmara krizinin yaşandığı 2010’dan bu yana İsrail’in NATO ile ilişkilerini geliştirme çabalarını engelleyen Türkiye tutumunu yumuşattı. İsrail’in NATO çatısı altında temsiline izin vermeyen ve Chicago’da yapılan son NATO Zirvesi’ne katılımını engelleyen Türkiye’nin yaklaşımının bazı müttefik ülkeler arasında rahatsızlığa neden olması nedeniyle İttifak içinde uzun süredir bu sorunun giderilmesine yönelik bir çalışma yürütülüyordu. Gelinen aşamada NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’in sunduğu uzlaşı formülü kabul gördü.
Varılan uzlaşı gereği İsrail bundan böyle NATO’nun ortağı olarak seminer ve çalışmalara katılabilecek. Bu konuda politikasını gevşetme yoluna giden Ankara, askeri alanda ise mevcut tutumunda herhangi bir değişikliğe gitmeyi kabul etmedi. Bu çerçevede de İsrail’in NATO’nun askeri tatbikatlarına ya da askerlerin katımıyla gerçekleştirilecek programlara katılımına yönelik blokaj sürdürülecek. Türkiye, Mavi Marmara krizi sonrası ilişkilerin normalleşmesi için koyduğu şartlar yerine getirilmediği sürece İsrail’le askeri ilişkilerde değişikliğe gitmeyeceğini NATO’daki muhataplarına bir kez daha net şekilde iletti.
Türkiye’nin NATO’nun bazı faaliyetlerine İsrail’in katılımına izin vermesi İttifak içinde başka bir vetonun kalkmasını da sağlayacak. Bazı NATO üyelerinin Türkiye’nin İsrail’e yönelik politikasına karşılık olarak devreye soktukları Mısır, Tunus ve Ürdün gibi ülkelere yönelik engelleme politikalarını bir kenara bırakmaları gündeme gelecek.
Rasmussen’in aracı olduğu uzlaşı, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini düzeltme çabasından çok İttifak içindeki gerginliğin giderilmesi ve üçüncü ülkelerle bağların güçlendirilmesine yönelik boyutuyla dikkat çekiyor.
Türkiye’nin İsrail’e yönelik tavrını yumuşatmasıyla Suriye krizi nedeniyle yerleştirilecek Patriot füze savunma sistemleriyle ilgili gelişmelerin aynı döneme denk düşmesi beraberinde farklı tartışmaları getirdi. Gelişmeler İsrail basınında, “Türkiye, Patriot karşılığında vetosunu kaldırdı” yorumlarıyla aktarılırken Ankara bu iki konu arasında bağlantı kurulmasından oldukça rahatsız.
Dışişleri Bakanlığı’ndan verilen mesajlarda pazarlık haberleri net şekilde yalanlanırken, “İttifak ruhu ve üçüncü ülkelerin mağdur edilmemesi” odaklı mesajlar öne çıkarılıyor. Türk diplomatik kaynaklar bu mesajları öne çıkarsa da yabancı kaynakların yaptığı açıklamalarda iki konu arasında rahatlıkla paralellik kurulmasını sağlayacak ifadeler kullanmaları dikkat çekiyor.
Varılan uzlaşı gereği İsrail bundan böyle NATO’nun ortağı olarak seminer ve çalışmalara katılabilecek. Bu konuda politikasını gevşetme yoluna giden Ankara, askeri alanda ise mevcut tutumunda herhangi bir değişikliğe gitmeyi kabul etmedi. Bu çerçevede de İsrail’in NATO’nun askeri tatbikatlarına ya da askerlerin katımıyla gerçekleştirilecek programlara katılımına yönelik blokaj sürdürülecek. Türkiye, Mavi Marmara krizi sonrası ilişkilerin normalleşmesi için koyduğu şartlar yerine getirilmediği sürece İsrail’le askeri ilişkilerde değişikliğe gitmeyeceğini NATO’daki muhataplarına bir kez daha net şekilde iletti.
Türkiye’nin NATO’nun bazı faaliyetlerine İsrail’in katılımına izin vermesi İttifak içinde başka bir vetonun kalkmasını da sağlayacak. Bazı NATO üyelerinin Türkiye’nin İsrail’e yönelik politikasına karşılık olarak devreye soktukları Mısır, Tunus ve Ürdün gibi ülkelere yönelik engelleme politikalarını bir kenara bırakmaları gündeme gelecek.
Rasmussen’in aracı olduğu uzlaşı, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini düzeltme çabasından çok İttifak içindeki gerginliğin giderilmesi ve üçüncü ülkelerle bağların güçlendirilmesine yönelik boyutuyla dikkat çekiyor.
Türkiye’nin İsrail’e yönelik tavrını yumuşatmasıyla Suriye krizi nedeniyle yerleştirilecek Patriot füze savunma sistemleriyle ilgili gelişmelerin aynı döneme denk düşmesi beraberinde farklı tartışmaları getirdi. Gelişmeler İsrail basınında, “Türkiye, Patriot karşılığında vetosunu kaldırdı” yorumlarıyla aktarılırken Ankara bu iki konu arasında bağlantı kurulmasından oldukça rahatsız.
Dışişleri Bakanlığı’ndan verilen mesajlarda pazarlık haberleri net şekilde yalanlanırken, “İttifak ruhu ve üçüncü ülkelerin mağdur edilmemesi” odaklı mesajlar öne çıkarılıyor. Türk diplomatik kaynaklar bu mesajları öne çıkarsa da yabancı kaynakların yaptığı açıklamalarda iki konu arasında rahatlıkla paralellik kurulmasını sağlayacak ifadeler kullanmaları dikkat çekiyor.